
Allah’ı tanımak isteyen isim ve sıfatlarını öğrenerek ve kâinattaki tecellilerine bakarak Allah’ı tanımalıdır. Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesindeki sır ile peygamberimize (sav) “Allah’ın adını okumayı” emretmekteki sır “Esma-i Hüsnâ”nın bilinmesinde gizlidir.
ESMÂ-İ HÜSNÂ
İnsan dünyayı duyguları, aklı ve kabiliyeti ile algılar ve anlar. Allah insanı bütün kâinat ile alakadar olacak ve tüm varlıklar ile münasebet kurabilecek şekilde yaratmıştır. İnsan’ın tüm varlıklar ile münasebet kurabilmesi için bedenine çeşitli duygular koymuştur. Renkler ve şekiller âlemini insan gözüyle, sesleri kulağı ile kokuları burnu ile ve sertlik-yumuşaklık, soğuk-sıcak gibi hususları da derisi ile algılar. Yüce yaratıcı bu duygular ile maddi âlemleri, akıl ile ölçüleri, sayıları ve eşyalar arasındaki münasebetleri kavrar. Sanat ve estetik, müzik ve güzellik gibi hususları da diğer duyguları ile anlar ve anlamlandırır.
İnsan zihni ve aklı algılamış olduğu şeyi anlatmak ve hatırlayabilmek için onların her birine bir isim vermek zorundadır. İsim olmazsa eşya hatırlanmaz ve anlatılamaz. Bunun için Allah her varlığa bir isim vermiş ve Hz. Âdem’e (as) “Eşyanın isimlerini öğreterek” onu diğer meleklerden üstün kılmış ve imtihan ile de bu üstünlüğünü ispatlamıştır.
Tüm varlıklar maddesi ve ifade ettiği anlamı ile Allah’ın fiilidir. Allah’ın fiilleri de anlaşılması için isimlendirilmeye muhtaçtır. Her bir fiil bir isimle anlamlı hale gelir. Yaratmaktan, yaratan anlamına “Hâlık”, bilmekten bilen anlamında “Âlim” güzellikten güzel anlamında “Cemîl” Allah’ın isimleri olmuştur. Her fiil bir ismin eseri olunca Allah’ın fiilleri gibi isimleri de sonsuzdur. Yüce Allah bu hususu Kur’an-ı Kerimde “Bütün güzel isimler Allah’ındır” buyurur.
Yüce Allah Âdem’e (as) bütün isimleri öğrettiği gibi bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav) ilk olarak “Oku”mayı emretti. Peygamberimiz (sav) okumayı bilmiyordu. “Ben okuma bilmem” buyurdu. Yüce Allah Cebrail’e (as) tekrar tekrar okumasını emretti. Peygamberimiz (sav) sordu: “Ne okuyayım?!” Yüce Allah buyurdu: “Seni yaratan Allah’ın adını oku!”
Bundan sonra peygamberimiz (sav) varlıklarda tecelli eden Allah’ın adını okumaya başladı. Allah’tan gelen ve Allah’ın isimlerinin tecellisi olan her şey güzeldi. Bunun için Allah’ın isimlerine “Esmâ-i Hüsnâ” dendi. Varlık güzel olduğu gibi esmanın tecellisi ile varlığın başına gelen her şey de güzeldi. Sağlık güzeldi, sağlığın değerini anlatan hastalık ve hastalığın sonunda şifa da güzeldi. Allah’ın nimetleri güzel olduğu gibi, nimetlerin değerini bize bildiren açlık da güzeldi, susuzluk da güzeldi. Çünkü hayatı veren “Hayy” O olduğu gibi, hayatı hastalıkla ve şifa ile değiştiren “Şafi” de O idi. Biz Allah’ın hayatını hayatımızla bildiğimiz gibi, hastalıkla da “Şâfi” ismi ile Allah’ı tanımaya başladık. Açlığımızla da Allah’ın “Rezzak” olduğunu biliriz.
Her isim de milyarlarca ayrı varlıkta milyarlarca şekilde tecelli etmesi ile de Allah’ın “Şuunâtını” anlar olduk. Böylece daima “Fa’al olan Allah’ın” “Her an ayrı bir şe’nde” şuûnatını gösterdiğini de Kur’an-ı Kerimin hakikatlerinden öğrenmekteyiz.
Biz Kur’an-ı Kerimde geçen Allah’ın isimlerinden varlığı ve kâinatı anlamlandırarak yorumlarken, kâinatta cereyan eden fiillerden ve işlerden de Allah’ın isimlerini keşfederiz. Böylece varlık üzerinde ne derece fazla bilgi sahibi olursak, Allah’ın isimlerini de o kadar çok öğreniriz.
Peygamberimiz (sav) “Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları öğrenir ve bu isimler ile Allah’ı zikrederse cennete girer” buyurur. Peygamberimiz (sav) bu hadis ile Allah’ın isimlerini 99 ile sınırlamıyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim sınırlamayarak “Bütün güzel isimler Onundur” buyurur. Bu hadis bize Yüce Allah’ın öne çıkan ve bizim cennete girebilmemiz için yeterli olan ve bize 99 ismi ile Allah’ı tanımamızı sağlayan sınırlı sayıda isimlere dikkat çekmektedir. Yüce Allah’ın “Ona güzel isimlerle dua edin” emrine imtisal için peygamberimizin (sav) bize bildirdiği 99 isim yeterlidir. Daha fazlası elbette ilim ve hikmet erbabının ihtiyarına kalmış bir husustur.
Peygamberimizin (sav) sabah-akşam namazlardan sonra okumamızı tavsiye ettiği Haşr Suresi’nin son ayetleri bize “Esmâ-i Hüsna” ile Allah’ı tanıtmaktadır. Yüce Allah bu ayetlerde kendi zatını isimleri ile şöyle tanıtır:
“Allah, zatından başka hiçbir ilah olmayan, görünen görünmeyen tüm âlemleri bilen, Rahman ve Rahim olan kutsi varlıktır. Kendisinden başka ilah olmayan Allah, “Melik”tir, “Kuddüs”tür, “Selam”dır, “Mü’min”dir, “Müheymin”dir, “Aziz”dir, “Cebbar”dır, “Mütekebbir”dir. Allah müşriklerin kendisine ortak koştuğu şeylerden münezzehtir.
O Allah, “Hâlık”tır, her şeyin yaratıcısıdır. “Barî”dir. Her şeyi yoktan ve örneksiz olarak yaratandır. “Musavvir”dir. Her şeye layık olduğu şekli ve sureti verendir. En güzel isimler Onundur. Yerde ve göklerde ne varsa Onu över, Onu tesbih ederler. Onun kudreti her şeye galip, hikmeti her şeyi kuşatmıştır.”
Peygamberimiz (sav) Yüce Allah’ın zatı konusunda düşünmeyi yasaklamıştır; ancak isim ve sıfatları üzerinde düşünerek Allah’ı tanımayı tavsiye etmiştir. Allah’ın zatını düşünmek insanı şirke ve küfre götürürken, yarattığı varlıklar üzerinde düşünerek Allah’ı isim ve sıfatları ile tanımaya çalışmak imana ve imanda terakkiye götürür.
Hz. Ali (ra) “Allah’ın zatını düşünmeyin; ancak yarattığı varlıklar üzerinde düşünün ki Allah’a olan imanınız artsın. Allah’ın zatı konusunda aklınıza ne gelirse Allah onun dışındadır” buyurmuşlardır. Allah’ın sıfatlarından birisi de “Muhalefetün Lil-havadis”tir. Varlıkların hiçbirine benzemez. Bunun için Allah zatını gizlemiş, isimlerini ve sıfatlarını öne çıkarmıştır.
Sonuç olarak: Allah’ı tanımak isteyen isim ve sıfatlarını öğrenerek ve kâinattaki tecellilerine bakarak Allah’ı tanımalıdır. Hz. Âdem’e isimlerin öğretilmesindeki sır ile peygamberimize (sav) “Allah’ın adını okumayı” emretmekteki sır “Esma-i Hüsnâ”nın bilinmesinde gizlidir. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin “Risale-i Nur Külliyatında” “Marifetullah” için takip ettiği yol da “Esma-i Hüsnâ”yı kainat kitabında okumaktan ibarettir.