Ayete'l-Kürsi Kur'an-ı Kerimin en yüce ayetidir. Allah'ın yüceliğini anlattığı için yücedir. Okunması bin ayet değerindedir.
Ayete’l-Kürsi’nin kısa meâli:
“Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir? Hiçbir şey O’na gizli kalmaz. O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar, O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara Suresi, 2:255)
Açıklaması:
Kürsi, taht ve koltuk, yani oturduğu ve hâkim olduğu ve hükmettiği yer anlamına gelmektedir. Mecazi anlamı ile güç, hâkimiyet ve egemenlik anlamına gelmektedir. Allah’ın kürsisi, hüküm ve hâkimiyetini sembolize eder. (Bakara, 2:255)
Yüce Allah’ın hüküm ve hâkimiyeti o derece mükemmeldir ki, yedi semâ ve onun misli olan arz bir kalkanın içine atılan bir dirhem gibi kalır. Aynı şekilde Allah’ın arşı içinde kürsinin durumu da bir çöle atılan bir yüzük gibi kalır. (İbn-i Kesir, Tefsir, 1:309; Tecrid-i Sarih, 9:7) Nitekim “Âyete’l-Kürsi” ayetinde yüce Allah “Kürsinin sema ve arzdan daha geniş olduğu” ifade edilir. Buna göre Allah’ın ilimi, hükmü ve hâkimiyeti her şeyi kuşatmıştır.
Yüce Allah’ın Kur’ân-ı Kerimde ifade ettiği “Kürsi” “Yed” “Arş” gibi ifadeleri maddi birer madde olarak anlamak doğru değildir. Bu terimler Kâbe’ye “Beytullah” yani Allah’ın evi demek gibi mecaz ifade eder. Yüce Allah’ın “Tenezzülât-ı İlâhiye” tabir edilen insanların anlayışına göre kendi hüküm ve hâkimiyetini anlatmak için insanların anlayacağı padişahlığı ve padişahların kürsüye oturarak ülkesini idare etmesi örneğini ifade etmek içindir. Padişah nasıl kürsiye oturarak ülkesini en ücra köşesine kadar hüküm ve hâkimiyeti ile idare ederse Allah da bütün kâinatı onun gibi idare ettiğini ifade etmek içindir.
Kur’ân-ı Kerim Bakara Suresi 255. Ayetinde yüce Allah’ın hüküm ve hâkimiyetinin yüceliği, varlıkların ona itaati ve onun varlıklar üzerindeki hüküm ve hâkimiyeti, hiçbir şeyin onun izni ve şefaati olmadan hareket edemeyeceği, hüküm ve hâkimiyetinin her şeyi kuşattığı ve her şeyin onun bilgisi ve tasarrufu ile olduğu, bütün işlerin onun kudret ve tasarrufu ile olduğu, her şeyin hıfz ve himayesi ona ait olduğu ve bütün bunların ona çok kolay olduğu, onun ise her şeyden yüce olduğu anlatılmaktadır. Yüce Allah’ın ulvî sıfatlarından ve kâinattaki hüküm ve hâkimiyetinden bahsettiği için peygamberimiz (asv) bu ayete “Âyete’l- Kürsi” adını vermiş, her zaman okunmasını istemiş ve her namazdan sonra okunmasını da emretmişlerdir.
Sahabenin biri bir gün peygamberimize (asv) “Kur’anda bulunan en faziletli ayet hangisidir?” diye sormuş, peygamberimiz (asv) “Âllah'u Lâilâhe illâ huve'l-Hayyu'l-Kayyûm…” buyurmuşlardır. (Müslim, Müsafirîn, 258; Ebû Dâvûd, el-Huruf ve'l-Kiraa, 35; Ahmet b. Hanbel, 5:142) Yine “Kur’anda en faziletli ayet Âyete’l- Kürsidir, bu ayet hangi evde okunursa oradan şeytan kaçar” (Tirmizi, Fezailu’l-Kur’ân, 2) buyurarak bu ayetin okunduğu ve anlamının bilinerek buna göre hareket edip Allah’a sığınıldığı yerde şeytanın ve fikirlerinin barınamayacağını ifade etmişlerdir.
Bu yüce ayet yüce Allah’ın yüce sıfatlarını ve kâinatı idaresini ve her şeyi koruyan, hıfz ve himaye eden yüce Allah’ı bu sıfatları ile tanıtarak kâinatı bir hane ve bir bahçe gibi idare ettiğini ifade anlattığı için peygamberimiz (asv) bu ayete “Âyetü’l-Kürsi Kur’an ayetlerinin şâhıdır” (Tirmizi, Fedailu’l-Kur’an, 2) buyurarak şah ve padişahların ülkelerini kolayca idare etmelerine dikkatlerimizi çekmiştir.
Yine ilmin başı ve hakikati Allah’ı kemal sıfatları ile tanımak, ve her şeyin onun idare ve tasarrufunda olduğunu bilmek ve iman etmek olduğu için bu ayeti bilen Ka’b b. Ubey’in (ra) göğsüne sevinçle vurarak “Ey Ebu Münzir! İlim sana kutlu olsun” buyurmuşlardır. (Ebu Davud, Vitr, 17)
“Ayete’l-Kürsi” bizlere “Tevhit Hakikati”ni ders vermektedir. Tevhidin ismi olan “Lâ İlâhe İllallah” kelime ve kelâmının hakikatini ve anlamını bu ayet çok güzel izah etmektedir. Bu da yüce Allah’ın “Hayy” “Kayyum” “Aliyy” ve “Azîm” isimleri ile anlatılmaktadır. “Hay” ve “Kayyum” ile başlayıp “Aliyy” ve “Azîm” ile bitmesi de araştırılmaya ve anlaşılmaya değer. Demek yüce Allah’ın kâinattaki hâkimiyeti ve hükmetmesi bu esma ile olmaktadır. Sonuçta ise her şey “Lâ ilâhe illa hû” diyerek onun birliğine teslim olmaktadır.
Gerçekten de düşünüldüğü zaman kâinatta her şey hayata hizmet etmektedir. Hayat kâinattan süzülmüş bir hülâsadır ve Bediüzzaman hazretlerinin 30. Lem’ada İsm-i Hayy’ı izah ettiği ve hayatın otuz mertebesi ve hayatın devamını sağlayan “Kayyum” isminin kâinattaki tasarrufu bu isimlerin ne derece kâinatta yüce Allah’ın idare ve tasarrufunun mükemmel şekilde işlediğini göstermektedir. Hayatı veren ve hayatın ihtiyaçlarını karşılayan ve hayatı devam ettiren yüce Allah’ın bunu ne derece kolay ve rahat yaptığını herkes gözü ile görmektedir. Hayatın amacı ise hayatı veren yüce Allah’ı iman ile tanımak ve ibadet ile itaat edip teslim olmaktır. Bu hakikati anlayan bir insan elbette “Ayete-l Kürsi”nin kalbine açtığı pencere ile yüce Allah’ın kâinattaki hüküm ve hâkimiyetini görecek ve anlayacak ve “Lâ ilâhe İllallah” diyerek ona teslim olacaktır.
Ayete’l-Kürsinin Fazileti:
Peygamberimiz (asv) buyurdular: “Kur’an-ı Kerimin en faziletli ayeti Bakara Suresindeki Âyete’l- Kürsidir. Bu âyet bir evde okunursa oradan şeytan uzaklaşır.” (Tirmizi, Fezailü’l-Kur’ân, 2) “Her şeyin zirvesi ve şerefi vardır. Kur’ân-ı Kerimin zirvesi ve şerefi Bakara Suresindeki Âyete’l-Kürsidir.” (Tirmizi, Sevâbu’l-Kur’ân, 2) “Allah’ın ismi azamı vardır. Kim bu ism-i azam ile ne isterse Allah verir. İsm-i Azam ise Bakara, Âl- i İmran ve Tâhâ surelerindedir.” (Kütüb-ü Sitte, 3:329)
İslam bilginleri bu surelerde bulunan İsm-i Âzamın Âyete’l- Kürsideki ve Âl-i İmran Suresindeki “Elif, Lâm, Mîm. Allahü Lâ İlâhe İllâ Hû El-Hayyu’l-Kayyum” ve Tâhâ Suresindeki “Ve aneti’l-vücûhi lil- hayyi’l Kayyûm” (Tâhâ, 20:111) ayetlerinde bulunan “Hayy ve Kayyûm” isimleri olduğunu söylemişlerdir.
Peygamberimiz (asv) buyurdu: “Kuran’da en büyük âyet, Âyetü’l-Kürsî’dir. Bunu kim okursa, Allah o anda bir melek gönderir, ertesi güne kadar iyiliklerini yazar ve günahlarını siler. Bu âyet, bir evde okunsun da şeytanlar onu otuz gün yaklaşamaz ve kırk gün ona sihirbaz kadın da, sihirbaz erkek de giremez. Yâ Ali! Bunu evlâdına, âilene ve komşularına öğret, bundan büyük bir âyet nâzil olmadı” (Müsned-i Ahmed, 5:142, 178) “Kim farz namazların arkasından Âyete’l-Kürsi okursa sonraki namaza kadar Allah onu korur.” “Yine kim ayete’l-kürsi ve Mü’min/Gâfir Suresinin ilk iki ayetini okursa o gün akşama kadar kaza ve belâlardan korunur. Kim akşam okursa o gece sabaha kadar korunur.” (Kütüb-ü Sitte, 3:329) “Kim uyurken okursa şeytan ona yaklaşamaz.” (Kütüb-ü Sitte, 3:313)
Peygamberimiz (asv) yine buyurdular: “Günlerin efendisi Cuma günü, sözlerin efendisi Kur’an, Kur’an’ın efendisi Bakara Sûresi, Bakara Sûresinin efendisi de Âyete’l-Kürsî’dir.” (Ramuzu’l-Hadis, 302)