
Bediüzzaman İngiliz işgalinde "Hutuvat-ı Sitte"yi neşrederek matbaa ve basın (Gazeteler) yoluyla mücadele vermiş ve o zamanın gizli İstihbaratı olan ve günümüzde MİT'in ilk ocağı sayılan "Karakol Cemiyeti" ile dostları Eşref Sencer, Enver Paşa, Mehmet Akif ve ileri gelen “Meclis-i Mebusanın" azaları olan milletvekilleri ile eserini dağıttırmıştır.
SORU: Üstadımızın Enver Paşayla olan münasebeti, Ankara’ya gizli şifreyle çağrılması ve bunun gibi yüzlerce anektodlar hakkındaki fikirleriniz nedir?
CEVAP: Üstadın Enver Paşa ile münasebeti üstadın Pasinler cephesindeki Ruslara karşı kahramanca mücadelesinden kaynaklanır. O zamanki Harp mecmualarında bununla ilgili belgeler vardır. Bediüzzaman'ın hem ilim adamı olması ve Bediüzzamanlığı ile kahramanlığına hayran olmuş, vatan müdafaasında 300 talebesini kaybetmesi ve Ruslara esir düşmesi gibi hususlar Enver Paşa'nın Bediüzzaman'a sahip çıkmasına sebep olmuştur.
Esaretten dönünce o zaman Harbiye Nazırı (Genel Kurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı) olan Enver Paşa Bediüzzaman'a Ordunun bir kumandanı ve ilim adamı olarak büyük bir ödül vermiş, Harbiye Nezaretinin teklifi ile bizzat padişahtan "Mahrec Unvanı" (en yüksek ilmi paye) aldırmış ve yine Ordunun bir elemanı olarak "Daru'l-Hikmetü'l-İslamiye"ye aza teklif etmiş ve kabul edilmiştir.
Yine cephede yazdığı "İşaratu'l-İ'caz" tefsirini bastırmak istemiş Bediüzzaman sadece Enver Paşadan kağıdını almasını kabul etmiştir. Sonra "Meşihat-ı İslamiye" yani günümüzün Diyanet'i sayılan Şeyhu'l-İslam makamının Sadarete yani Başbakanlığa teklifi ile resmi yoldan tüm müftülüklere gönderilmiştir. (Henüz günümüzde bu yapılamamıştır. Diyanet öyle savsaklıyor...) Enver Paşa ile olan münasebeti budur.
Bediüzzaman İngiliz işgalinde "Hutuvat-ı Sitte"yi neşrederek matbaa ve basın (Gazeteler) yoluyla mücadele vermiş ve o zamanın gizli İstihbaratı olan ve günümüzde MİT'in ilk ocağı sayılan "Karakol Cemiyeti" ile dostları Eşref Sencer, Enver Paşa, Mehmet Akif ve ileri gelen “Meclis-i Mebusanın" azaları olan milletvekilleri ile eserini dağıttırmış ve Dürrizade'nin "Anadolu'da Milli mücadeleye katılanlar bağidirler" yani teröristtirler fetvasına "İşgal altındaki meşihatın fetvası mualleldir" yani geçersizdir diye fetva vermiştir. Bu fetva hem İngilizlerin İstanbul'u terk etmesine sebep olmuş, hem ulemaya Kurtuluş Savaşı için fetva yayınlamaları konusunda rehber olmuştur. Bunun üzerine İzmir müftüsü başkanlığında daha 1918'de 75 müftü toplanrak "Cihat Fetvası" yayınlamışlardır. Kurtuluş Savaşı böyle başlamıştır.
M. Kemal ancak 1919'da Samsun'dan yola çıkarak gerçekte başlayan Kurtuluş Savaşına sonradan iştirak etmiş ve toplanan kongrelere dışarıdan delege olarak katılmıştır. Yani İstabul'da İngilizlerin terk etmesine Bediüzzaman'ın fetvası ve “Hutuvat-ı Sitte” eseri ile fikri mücadelesi olduğu gibi Kurtuluş Savaşını başlatan yine Bediüzzaman'ın fetvası olmuştur. Bu nedenle Ankara TBMM başkanı M. Kemal 19 defa telgraf çekerek "Bu kahraman hoca bize lazım" diye Ankara'ya davet etmiştir. Anlamıştır ki Bediüzzaman'ı yanına almadan başarılı olması imkansız. Bediüzzaman önce Tevfik DEMİROĞLU ve Mehmet Akif gibi talebesi olan Meclis-i Mebusanın milletvekillerini Ankara'ya göndermiş ve en son onların da ricası ile Ankara'ya gelmiştir. Ancak burada M. Kemal ile mücadele etmek durumunda kalmıştır.
Ancak Bediüzzaman Peygamberimizin (asm) hadisi ile anlamıştır ki "Zaman imanı kurtarmak zamanıdır." "Siyaset ve diplomatlık özellikle M. Kemal ve ekibinin dine olan tahribatını önleyemez." 1923 Nisanında Ankara'dan ayrılarak Van'da 2 sene inzivaya çekilmiş ve Risale-i Nurların telifine zemin hazırlamıştır. İkinci Said olarak 1925'ten itibaren Risale-i Nurların telifine ve bu milletin imanını kurtarmaya Allah'ın inayeti ile başlamıştır. Zira siyasi ınkılap ve ahir zamanın teknolojik gelişimi Kur'anın en son dersi olan Risale-i Nurun da zuhuruna sebep olmuştur. Eski hal muhaldir. Zira öne çıkan Siyaset diyaneti de Tarikatları da Hocaları da kendisine alet edecek ve bundan ancak "İmanı kuvvvetli olanlar kurtulacak." Öyle ise imanın takviyesi için Kur'ana müracaat etmiş ve Risale-i Nurlar ilham edilmiştir.
Bundan sonra dine, İslam’a ve Kur’ana hizmet ve küffar ile münafıklarla cihat “Kur’anın elmas hakikatleri olan Risale-i Nurlar” iledir. Onu okumakla okuyanın imanı kurtulacak, neşretmekle okunmasına ve insanların iman etmelerine ve imanlarının kurtulmalarına hizmet edilecektir. Bu nedenle bundan sonra “Harp Belası” iman hizmetinin önünde büyük engeldir.