
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile Hürriyetçi Demokrasiye geçiş hızlandı. Bireylere tanınan hak ve hürriyetle güvence altına alınma çalışmaları başladı. başladı. Haziran 1948’de Birleşmiş Milletler tarafından kurulan bir komisyon “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini” hazırladı ve 10 Aralık 1948’de kabul edildi.
Giriş
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile Hürriyetçi Demokrasiye geçiş hızlandı. Bireylere tanınan hak ve hürriyetle güvence altına alınma çalışmaları başladı. başladı. Haziran 1948’de Birleşmiş Milletler tarafından kurulan bir komisyon “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini” hazırladı ve 10 Aralık 1948’de kabul edildi. 6 Sosyalist ülke Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği dışında kalan tüm ülkelerin oyları ile kabul edildi.
Türkiye 1945 sonrası tek partili sistemden demokratik sisteme geçme konusunda Demokratların çalışmalarına sahne oldu. 1945 bütçe görüşmelerinde Toprak Reformu Kanunu tasarısının TBMM’de tartışılması ile bu mücadele su yüzüne çıktı. Celal Bayar, Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Adnan Menderes ve arkadaşları bütçe aleyhine oy kullandılar ve 7 Haziran 1945’te CHP Meclis Grubuna “Dörtlü Takrir” adı verilen bir muhtıra vererek “Milli hakimiyetin tesisi, yurttaşların hak ve hürriyetlerinin kullanımı ve parti çalışmalarının bu esaslar çerçevesinde yapılması ve çok partili siyasi hayata geçişi” talep ettiler.
DP’nin Kuruluş Çalışmaları
1945 Ağustos ayında Birleşmiş Milletler Antlaşmasının oylaması için yapılan görüşmelerde Adnan Menderes tek parti yönetimini sert bir şekilde eleştirir. Hürriyetlerin kısıtlanmasının önündeki engellerin kaldırılmasını ister. Bunun üzerine 21 Eylül 1945’te Fuat Köprülü ile Menderes partiden ihraç edilirler. Refik Koraltan bu durumu eleştirince o da ihraç edilir. Calal Bayar da CHP’den istifa ederek yeni parti çalışmalarına başlarlar. Nihayet 7 Ocak 1946’da Dahiliye Vekaletine kuruluş dileklerini vererek Demokrat Parti’yi kurduklarını açıklarlar. Kısa bir süre içinde ülke genelinde büyük bir ilgiye mazhar olur. Celal Bayar kurucu lider olarak Parti Genel Başkanı kabul edilir.
Demokrat Partinin birinci amacı ülkede demokratikleşmeyi sağlamaktır. DP amblemini “Yeter Söz Milletindir” sloganı ile “El” işaretidir; ama halk arasında “Demir Kırat” olarak anılmaya başlar. Demokrat Parti demokratikleşme yanında yerel yönetimlere yetki devri (20-21. Mad.) devletin küçülmesi (Md. 24) liberalizm (43. Md.) devlet tekellerinin özelleştirilmesi (51. Md.) gibi pek çok demokratik hususları programına aldığını açıklamıştır. Bunlarla demokratikleşmeyi ve CHP bürokrasisinin nüfuzunu kırmayı amaçlamıştır.
DP’nin Anadolu’da ilk parti teşkilatı Samsun’da açılmış ve tüm Anadolu’ya yayılmıştır. Daha sonra Refik Koraltan Trabzon, Adana ve Konya’da mitingler yaparak partiyi tanıtmaya başlar. Aynı anda Fuat Köprülü Ege Bölgesinde çalışmalara başlamıştır. Bir ay içinde 26 il ve 75 ilçede teşkilatlanır. Celal Bayar bir ay içinde bir milyon üyeye ulaştıklarını söylemiştir.
DP’nin bu derece hızla yükselişini engellemek için CHP 29 Nisan 1946’da Belediye Seçimlerini öne alma teklifini getirir. DP buna şiddetle karşı çıkar. CHP Meclis’ten bu kararı geçirince DP Belediye seçimlerine girmemeye karar verir. CHP ayrıca 1947 yılında yapılması gereken genel seçimi 21 Temmuz 1946’ya aldırır. DP, CHP’nin bürokratların ve devletin bütün baskılarına, partinin kapatılma tehditlerine, destekleyen vatandaşların hapis, korkutma, dayak gibi baskıcı tutumlarına rağmen 1946 seçimlerine hazırlanmıştır. Halk mitingleri düzenlemiş ve seçimi durgun ve sessiz olmaktan çıkarmış seçime halkın katılımını teşvik etmiştir.
21 Temmuz 1946 seçimleri yargı denetimi olmayan “Açık oy, gizli tasnif” usulü ile yapılmış ve büyük baskı, usulsüzlük ve yolsuzluklara rağmen büyük şehirlerde 66 milletvekilliği kazanmıştır. 465 sandalyeden CHP 395’ini alarak TBMM’ye girmiş ve Bağımsızlar da 4 üyelik kazanmışlardır.
Seçim sonrası 14 Ağustos 1946’da Adnan Menderes TBMM’de kurulan Recep Peker hükümetinin programını çok sert bir şekilde eleştirerek muhalefet görevine başlar. 1947 bütçe görüşmelerinde uzun yıllar CHP’de Maliye Encümeni Katipliği yaptığı için DP adına bütçeyi eleştiren çok mükemmel bir konuşma yapar. Bu da Adnan Menderes’in DP içinde yükselişini sağlamış ve Genel Başkanlığa liyakatini göstermiştir.
DP ilk kongresini 7 Ocak 1947’de Ankara’da yapmak için çalışmalara başlar ama CHP’nin baskıları sonucu kongre yapacak salon bulamaz. Oteller de misafirleri kabul etmekte zorlanır ve nihayet Ankara’lılar misafirleri kendi evlerine almaya karar verirler. Ama sonuçta hükümetin baskıları kaldırması üzerine Ankara Ulus Sineması’nda 906 delege ile kongresini yapar. Bu kongre sonunda DP “Hürriyet Misakı” adını verdikleri bir bildiriyi kabul eder.
7 Ocak 1947’de başlayan ve beş gün devam eden DP’nin Birinci Büyük Kongresi’nin Türk Demokrasi Tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu kongrede alınan “Hürriyet Misakı” partinin bütün siyasi hayatında etkisi görülecek siyasi misyona öncülük etmiştir. Bundan sonra CHP ile DP arasında büyük bir mücadele başlamış İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer Türkiye’de solculuk faaliyetlerinden bahsederken özellikle Mareşal Fevzi Çakmağın daha önce kurduğu Komünist Partisi örnek gösterilerek komünist olmakla dahi suçlanmıştır. İstanbul DP Milletvekili Fevzi Çakmak bu iddialara “Millet olgundur. Bu propagandalar, mâkus neticeler verir. Millet komünist olmadığımı, komünistlere alet olmadığımı çok iyi bilir” şeklinde cevap vermiştir.
DP’nin Bölünmesi ve Millet Partisinin Kurulması
1948 yılına gelindiği zaman CHP DP’nin yükselişini önlemek amacıyla DP içinden bölünmeyi teşvik edici çalışmalar yapmaya başlar. DP içindeki fikir ayrılıklarını körükler. “DP’nin CHP’ye karşı yumuşak muhalefet yaptığını” iddia eden, dini ve dindarları da istismar etme amacına yönelik çalışmalar sonucu DP’den ayrılan milletvekilleri Fevzi Çakmak başkanlığında 20 Temmuz 1948’de Millet Partisi adında bir parti kurarlar. Kurucular arasında Fevzi Çakmak, Osman Bölükbaşı, Enis Akaygen, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Nuri Köni, Mustafa Kentli ve Sadık Aldoğan vardı. Mareşal Fevzi Çakmak'ın fahri başkanlığını yaptığı partinin ilk genel başkanı Hikmet Bayur olurken, Osman Nuri Köni ilk genel başkan vekili ve Mustafa Kentli de ilk genel sekreteri oldu.
Parti, kuruluşundan başlayarak iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi ile muhalefetteki Demokrat Parti'ye çok sert eleştiriler yöneltti. CHP'nin din ve laiklik anlayışına şiddetle karşı çıkan parti, DP'nin bir muvazaa partisi olduğunu ve gerçek muhalefeti kendilerinin yaptığını ileri sürdü. Özellikle yıllardır bir tabu olarak görülüp eleştirilemeyen Milli Şef'e yönelttikleri eleştiriler oldukça ilgi uyandırdı. Partinin programında demokratik bir yönetim kurulması, Altı Ok'un anayasadan çıkarılması, kişi hürriyetlerinin genişletilmesi, genel bir kalkınma programının hazırlanması ve liberal bir iktisat politikasının izlenmesi gibi görüşlere yer verildi. Parti ayrıca cumhurbaşkanının tek dönem için seçilmesini ve çift meclis sistemine geçilmesini de savunuyordu.
Parti, seçim kanununda yapılan değişiklikleri yeterli görmeyerek 1948'de yapılan ara seçimlere katılmadı. 1949 yılında DP’den ayrılan milletvekillerinin Müstakil Demokratlar Grubu ve Afyon’da kurulan Öz Demokratlar Partisi, DP’nin ikinci kongresinde kurucu sultasının yıkılmasını bekliyordu. Fakat sonuç bekledikleri gibi olmadı. Bunun üzerine 5 Temmuz 1949’da MP’ye katıldılar. Bu gelişme partinin büyümesini sağladı ve TBMM’de sandalye sayısını 23’e yükseltti. Böylece DP’ bölünmüş ve TBMM’deki milletvekili sayısı 43’e düşmüş oldu. Daha sonraki ayrılmalar ile DP’nin meclis grubu 31’e geriledi.
Yusuf Hikmet Bayur'un genel başkanlığında 14 Mayıs 1950 genel seçimlerine 22 ilden aday göstererek katılan parti, Mareşal Fevzi Çakmak’ın seçimlere yaklaşık bir ay kala vefat etmesi üzerine ülke genelinde %3,11 oy oranıyla 250.414 oy alarak başarılı olamadı. Gösterdiği adaylardan sadece Osman Bölükbaşı, Kırşehir'den Türkiye Büyük Millet Meclisine girebildi. 1951 ara seçimlerinde partinin oy oranının %8,0'e çıkmasına rağmen gösterdiği hiçbir aday seçimleri kazanamadı. Millet Partisi laikliğe aykırı politika ürettiği gerekçesiyle 1954'te, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nde açılan dava sonucunda partinin “dini esasa dayanan ve gayesini saklayan bir cemiyet olduğu” sonucuna varılarak 27 Ocak 1954'te resmen kapatıldı.
1950 Seçimleri ve DP’nin İktidarı
DP II. Kongresi'ni 20-25 Haziran 1949 yılında yaptı. I. Kongre'deki istekler yinelendi, seçim yasasının değiştirilmesi öncelikle istendi. Kongrede alınan karara göre oylar iktidar tarafından değiştirilirse, seçim hilelerine başvurulursa vatandaşlar meşru müdafaa durumunda olacaklar, CHP yönetimi “milletin husumetiyle” karşılaşacaktı. CHP bu milli husumetten çekindiği için muhalefetle ilişkilerini yumuşattı. Uzun çalışmalar sonunda CHP ve DP’nin uzlaşması sonucu 16 Şubat 1950’de 5545 sayılı “Milletvekili Seçim Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanunda tek dereceli, eşit ve gizli oy, açık tasnif ve her ilin bir seçim çevresi kabul edildiği liste usulü çoğunluk sistemi ilkelerine dayalı, yargının denetim ve yönetiminde bir seçim sistemi getirmekteydi. Bu seçim kanununa göre 22 yaşını bitiren her Türk vatandaşı seçme, 30 yaşını bitiren her Türk vatandaşı da seçilme hakkına sahipti. Ayrıca 11 kişiden oluşacak olan Yüksek Seçim Kurulunun 6 üyesinin Yargıtay, 5'inin de Danıştay üyeleri arasından gizli oyla seçilmesi gibi yenilikler getirmekteydi.
Millet Partisi'nin kurulmasıyla sonuçlanan ayrılıkla sarsılan DP iç problemlerle uğraşırken, CHP, 14 Mayıs 1950 seçimlerine hazırlanmaya başlamış, hükûmet değişikliğine gitmiş, medrese eğitimi almış olan Şemsettin Günaltay’ı Başbakan yapmıştı. (Ocak 1949) CHP'nin din düşmanı bir parti olduğu görüşünü yaymaya çalışan muhalefete karşı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi açılmış tekke ve türbelere izin verilmiş ve halka şirin görünmek istemiştir.
1950 seçimlerinde CHP, devletçiliği daha çok sınırlandıracağını, özel girişime daha çok imkan tanıyacağını, yabancı sermayenin gelmesi için kolaylıklar sağlayacağını, Türk lirasının değerini koruyacağını vadetti. Vergi reformu, çift meclis, CHP'nin altı ilkesinin Anayasadan çıkarılacağı gibi öneriler getirdi. CHP muhalefet partilerine kayacak oyların çekilmesi için verilen tavizlerle ilk kez 1946 seçimlerinde uygulanan çoğunluk sistemine de güvenerek, 1950 milletvekili genel seçimlerini açık farkla kazanacağı inancındaydı.
DP, TBMM’de seçim kararı alındıktan sonra propaganda faaliyetlerine başlamış, açık ve kapalı toplantıların yanı sıra kırsal alana özel bir önem vermişti. CHP gibi DP de bir seçim bildirisi yayınlamış, iktidara geldiği takdirde yapacaklarını ilan etmişti. 8 Mayıs’ta ilan edilen bu bildiride; CHP’nin seçim bildirisi açıkça eleştirilmiş ve ileri sürülen vaatlerin hiçbir zaman gerçekleştirilmeyeceği belirtilmişti. “Yeter Söz Milletindir” şeklinde biten DP seçim bildirisinde iki önemli nokta dikkati çekmektedir. Bunlardan biri “millet hâkimiyeti yerine tek parti ve zümre hâkimiyetine engel olamayan” Anayasanın, vatandaş hak ve hürriyetlerini ve millet iradesine dayanan istikrarlı bir devlet düzenini güvence altında bulunduracak bir şekilde değiştirilmesi vaadi olmuştur. Diğeri de; “Bir iktidar değişikliği hâlinde memlekette maddî ve ruhî hiçbir sarsıntıya meydan vermeyeceğiz” ifadeleridir.
CHP ve DP ülke genelinde seçimlere katılırken, Millet Partisi (MP) sadece 22 ilde aday gösterdi. Millî Kalkınma Partisi (MKP) (İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Aydın, Ankara, Bursa), Türk Sosyal Demokrat Partisi, Çiftçi Partisi, Toprak Emlak ve Serbest Teşebbüs Partisi ise sadece İstanbul'da seçime katılmışlardır.
Ilımlı bir siyaset ortamında yapılan 14 Mayıs 1950 seçimleri, CHP için büyük bir yıkım oldu. DP'nin üstünlüğüyle sonuçlanan seçimler sonunda CHP 27 yıllık iktidarını yitirdi. Liste usulü çoğunluk sistemi nedeniyle, oyların yüzde 55'ini alan DP kazandığı 416 milletvekilliğiyle TBMM'nin yüzde 85'ini elde ederken, buna karşın CHP yüzde 40 oy oranıyla kazandığı 69 milletvekilliğiyle TBMM'nin ancak yüzde 14'ünü elde edebildi. MP ve Bağımsızlarsa birer milletvekiliyle TBMM'ye girdiler. DP listelerinden bağımsız olarak seçimlere giren 5 aday (Ali Fuat Cebesoy (Eskişehir), Halide Edib Adıvar (İzmir), Hamdullah Suphi Tanrıöver (Manisa), Nadir Nadi (Muğla), Sinan Tekelioğlu (Seyhan) milletvekili seçildi. Seçime katılım oranı %89,3 olarak gerçekleşti. 63 seçim çevresinden 52'sinde DP, 10'unda CHP, 1'inde de Bağımsızlar birinci oldu.
22 Mayıs 1950'de Celal Bayar Türkiye'nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Aynı gün Adnan Menderes başkanlığındaki ilk DP hükûmeti de kuruldu. Celal Bayar'dan boşalan DP genel başkanlığına da 9 Haziran'da Adnan Menderes getirildi.

