DİN
15.1.2025 18:51

Dünyanın Mahiyeti ve Kötülüğü

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Dünyanın Mahiyeti ve Kötülüğü

Bediüzzaman’ın telif ettiği Kur’an tefsiri “Risale-i Nurlar” dinin hakikatlerinin anlaşılması için bir anahtar, bir mizan ve ölçüdür. Bu ölçü ve mizan ile Kur’ânın yüksek hakikatleri ve peygamberimizin (sav) hadisleri şüphe ve vesveselere mahal bırakmayacak şekilde net ve doğru olarak anlaşılmaktadır.

Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde “Kıyamet günü dünya getirilir ve meleklere denir ki ‘İçinde Allah adına yapılan şeyleri ayırın, geriye kalanını ise ateşe atın’ denilir” buyurmuşlardır. Yine hadislerde “dünya ahiretin tarlasıdır” ahirete ait mahsulât dünya tarlasında atılan amel tohumlarının meyveleridir denilmiştir. Dolayısıyla dünya önemli bir mekân ve ruhlar âleminden gelen ve ebede, cennete gitmek üzere dünyaya gönderilen insanlar için çok önemli bir mekândır. Bu nedenle dünya olmasaydı ahiret de olmazdı. Bu nedenle Bediüzzaman “Dünya ahirete vesiledir” buyurmuşlardır.

Bediüzzaman hazretleri dünyanın ahiret mahsulâtını yetiştirdiğini şöyle izah eder: “Nasıl ki cennet bütün vücut âlemlerinin mahsûlatını taşıyor ve dünyanın yetiştirdiği tohumları bakıyane sümbüllendiriyor, öyle de; Cehennem dahi, hadsiz dehşetli adem ve hiçlik âlemlerinin çok elîm neticelerini göstermek için o adem mahsulatını kavuruyor ve o dehşeti cehennem fabrikası, sair vazifesi içinde, âlem-i vücut kâinatını âlme-i adem pisliklerinden temizlettiriyor.” (Şualar, 259)

Demek ki dünya faaliyet ve hareket alanıdır. Dünyaya gönderilen varlıklar ve bilhassa mahlûkata halifelik ve liderlik eden insan vazifesini terk ederek meydana gelmesi gereken mahsulü heba ettiği için kendisi zarar ettiği gibi mahlûkatın zarar görmesini, en azından kazanç elde etmemesini sağlayabiliyor. Bu ise Allah katında dehşetli bir kusur kabul edilmektedir. Emredilen hususlar cennet meyvelerini netice verirken bunu ihmal etmekle cennet mahsulüne engel olunmaktadır.  Yasaklanan şeyler ise cehennem meyvelerini netice vererek kişiyi cehenneme götürmektedir. Hayırların ihmalinin ve yasakların meyvesi olan ateş ve azabın dehşetini yüce Allah ahirette insana göstermekte ve insanın kazancı olarak önüne koymaktadır. Faaliyet sonucu yapılan işler vücudu netice verirken, tembellik ve ihmal ile terk edilen ameller adem ve hiçlik meyvesini vermektedir. Yüce Allah buradaki ihmal ve kusurun sonuçlarını orada müşahhas bir şekilde insana gösterecektir.

Peki, kâfirler ve münafıklar ile onların yolundan giden sefihlerin dünyadaki durumları nedir? Onlar her ne kadar imansızlıkla ve sefahatle ahiretin cennete ait ebedi mahsulüne hizmet etmemekle beraber dünyada kendilerine verilen görevleri şuursuz olarak yerine getirmekte ve dünyayı tamir ve imar etmektedirler. Dolayısıyla yüce Allah’ın dünyadaki hikmetine şuursuz olarak hizmet etmektedirler. Bediüzzaman bu hususu da “İşte muzır kâfirler ve kâfirlerin yolunda giden sefihler, Cenab-ı Hakk'ın hayvanatından bir nevi habislerdir ki, Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imareti için halketmiştir. Mü'min ibadına ettiği nimetlerin derecelerini bildirmek için, onları bir vâhid-i kıyasî yapıp, akibetinde müstehak oldukları Cehennem'e teslim eder” (Lem’alar, 121) cümlesi ile açıklamıştır.

Dünyada Allah’ın rızasına uygun olan faaliyet ve hizmet ise “Emir dairesinde hareket etmek ve hayrat kazanmaktır.” Allah’a ait olan ve ahirette ebediyete ve ebedi mahsul vermeye sebep olan ameller bunlardır. Bunlar da farzlar, vacipler ve sünnetlerdir. Allah’ın dünyada değer verdiği şeyler Allah tarafından yapılması emredilen ve Allah rızası için yapılan işlerdir. Bu nedenle yüce Allah ahirette ‘İçinde Allah adına yapılan şeyleri ayırın, geriye kalanını ise ateşe atın’ ferman eder.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri dünyayı şöyle tarif eder: “Hem benim, hem herkes için, şu dünya muvakkat bir ticaretgâh ve her gün dolar boşalır bir misafirhane ve gelen geçenlerin alış-verişi için yol üstünde kurulmuş bir pazar ve Nakkaş-ı Ezelî'nin teceddüd eden (hikmetle yazar bozar) bir defteri ve her bahar bir yaldızlı mektubu ve her bir yaz bir manzum kasidesi ve o Sâni'-i Zülcelal'in cilve-i esmasını tazelendiren, gösteren âyineleri ve âhiretin fidanlık bir bahçesi ve rahmet-i İlahiyenin bir çiçekdanlığı ve âlem-i bekada gösterilecek olan levhaları yetiştirmeye mahsus muvakkat bir tezgâhı mahiyetinde gördüm. Bu dünyayı bu surette yaratan Hâlık-ı Zülcelal'e yüzbin şükrettim. Ve anladım ki; dünyanın, âhirete ve esma-i İlahiyeye bakan güzel içyüzlerine karşı nev'-i insana muhabbet verilmişken, o muhabbeti sû'-i istimal ederek fâni, çirkin, zararlı, gafletli yüzüne karşı sarfettiğinden, “Dünya sevgisi bütün hataların başıdır” hadîs-i şerifinin sırrına mazhar olmuşlar” (Lem’alar, 233) buyurur.

Bediüzzaman’ın telif ettiği Kur’an tefsiri “Risale-i Nurlar” dinin hakikatlerinin anlaşılması için bir anahtar, bir mizan ve ölçüdür. Bu ölçü ve mizan ile Kur’ânın yüksek hakikatleri ve peygamberimizin (sav) hadisleri şüphe ve vesveselere mahal bırakmayacak şekilde net ve doğru olarak anlaşılmaktadır. Peygamberimizin (sav) hadislerinde belirtilen dünyanın zemmine ve kötülenmesine ait hadisler şu temel ölçüye göre değerlendirildiği zaman ne kadar mükemmel hakikatleri ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Bediüzzaman diyor ki: “Sonra ekser nâsın âşık ve mübtela olduğu dünyaya baktım. Nur-u Kur'an ile gördüm ki; birbiri içinde üç küllî dünya var. Birisi esma-i İlahiyeye bakar, onların âyinesidir. İkinci yüzü âhirete bakar, onun mezraasıdır. Üçüncü yüzü, ehl-i dünyaya bakar, ehl-i gafletin mel'abegâhıdır.” (Lem’alar, 233) Peygamberimizin dünya hakkındaki zemmedici hadisleri dünyanın ilk iki yüzüne değil, üçüncü yüzüne, yani fani dünyanın günahlarına ve ehl-i dünyanın âşık ve müptela olduğu, ebedi zannederek sarıldığı, cehennemi mahsul veren fani yüzüne aittir.

Peygamberimiz (sav) dünyanın bu üçüncü yüzüne dair şöyle buyurmaktadır:

1. Dünya sevgisi bütün hataların başıdır.

2. Dünya mü’minlerin zindanı, kâfirlerin ise cennetidir.

3. Peygamberimiz (sav) ölmüş, çöpe atılmış ve şişerek ayakları havaya dikilmiş bir koyun gördü ve sahabelerine “Bu koyunun sahibi yanında bir değeri var mıdır?” diye sordu. Sahabeler “Hayır, ya Resulallah hiçbir değeri yoktur” dediler. Peygamberimiz (sav) Nefsim kudret elinde bulunan yüce Allah’a yemin ederim ki dünyanın Allah katındaki değeri bu koyunun sahibi yanındaki değerinden daha azdır. Dünyanın bir sinek kanadı kadar Allah katında değeri bulunsaydı Allah ondan kâfirlere bir yudum su içirmezdi” buyurdular.

4. Peygamber (sav) dünyaya gönderilince şeytanın avaneleri şeytana gelerek ‘peygamber geldi ve onun pek çok inananları oldu’ dediler. Şeytan da onlara ‘Eğer onlar dünyayı seviyorlarsa putlara tapmamalarına hiç önem vermem. Siz onlara üç şekilde yaklaşın. Malı hakkı olmayan yerden almalarını sağlayın ve hakkı olmayan yere harcamalarını isteyin. Bir de malı verilmesi gereken yere vermeyerek ellerinde tutmalarını temin edin. İşte bütün kötülüklerin kaynağı budur’ dedi.

5. Peygamberimiz (sav) buyurdu: “Ebedi dünyaya inanıp da aldatıcı olan bu fani dünyaya çalışanlara hayret ederim.”

6. Dünya evi olmayanın evi, malı olmayanın malıdır. Ancak aklı olmayan kişi dünyada harcanması gereken yere harcamayarak malı biriktirir.

7. Dünyada helal olan şeylerin ahirette hesabı, haram olan şeylerin de azabı vardır.

8. Peygamberimiz (sav) bir çöplükten geçerken oraya atılmış bir bez ve kemik parçasını gördü ve ‘İşte dünya budur’ buyurdular.

9. Dünya hayatı uyuyan birinin gördüğü rüyası gibidir. Uyanınca her şeye bitmiş olur.

10. İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.

11. Allah bir kulunu severse sizlerden birisi hastasını sudan nasıl koruyorsa öyle dünyadan korur.

12. Kim dünyayı dert edinirse o Allah’ın has kullarından değildir.

13. Dünya bir derttir, bunun devası ise onu terk etmektir.

14. Dünyada her işte teenni, yani yavaş davranmak hayırdır; ancak ahiret işinde acele etmek hayırdır.

15. Ölüm sizleri çağırmaktadır, Boş boş oturmayın!

16. Allah-ü Teâla Musa’ya (as) şöyle vahyetti: “Firavunun dünyadaki hali sizi ürkütmesin. Onun perçemi benim elimdedir. İznim olmadan ne konuşabilir ve ne  de gözlerini kıpırdatabilir! Ona verdiğim dünyalık da sizi şaşırtmasın! Onlar dünya hayatının süsü, yoldan çıkmışların aldatıcı güzelliğidir. Ben sizler için böyle şeyleri istemem ve sizi dünyadan uzak tutarım. Ben sevdiğim kullarıma böyle yaparım. Sürüsüne merhamet eden bir çobanın onları tehlikelerden uzak tuttuğu gibi ben de sevdiklerimi dünya meşgalelerinden uzak tutarım. Bu onları önemsemediğimden değil onlara verdiğim değerden dolayıdır.”

17. Dünyanın değeri susuz kalan birinin bir yudum suya onun tamamını satması gibidir.

18. Züht, yani dünyanın süs ve ziynetinden uzak durmak hem bedeni hem de kalbi rahatlatır. Dünyalıkları arzu etmek ise hem üzüntüleri hem de tasaları artırır.

19. Dünyalıklardan sakının, zira onlar Harut ve Marut’tan daha büyük büyücüdürler.

20. Benim dünya ile ne işim olabilir ki? Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki ben yaz günü yolculuk yapan ve bir ağacın altında kısa bir süre gölgelenen birisi gibiyim.

21. İnsanın üç şey dışında dünyada hakkı ve nasibi yoktur: Kendisini örtecek ev, avretini örtecek elbise ve midesinin açlığını giderecek bir kuru ekmek…

22. Zühd haramdan sabırla kaçmak ve helal olana da şükretmektir.

23. Kim zühdü esas alırsa musibetler ona kolay gelir. Kim de ölümü esas alırsa hayır yapmada acele eder.

24. Ya Aişe! Peşimden gelmek istersen sana dünyalık olarak yolcunun azığı yetmeli, yamalı elbise giymeli ve zenginlerden de uzak durmalısın.

25. Dünyada en zahidiniz âhireti en çok arzu edeninizdir.

26. Dünyada züht, elde ettiğine sevinememen ve elden çıkardıklarına da üzülmemendir.

27. Dünya ahireti kazanma yeridir.

28. Allah’ın en çok sevdiği kişi dünyayı terk eden, yani dünyaya önem vermediği kişidir. İnsanların en çok sevdiği kişi ise elindeki geçici olan dünyayı onlara bırakandır.

29. Zühdün temeli Allah’tan razı olmaktır.

30. Züht, kalbin sadece ahiret ile meşgul olmasıdır.

31. Beden hastalanınca yeme, içme ve uyuma zevk ve fayda vermediği gibi kalp de dünya sevgisi ile hasta olunca nasihat tesir etmez ve fayda vermez.

32. Dünyayı sütannemiz, ahireti de öz annemiz olarak kabul edin.

33. Dünya denî, yani alçak ve âdî olduğu için böyle isimlendirildi. Mal ise sahibini kendisine meylettirdiği için mal olarak isimlendirilmiştir.

34. “Biz insanı sıkıntı ve zorluk içinde yarattık” (Beled-4) Dünyanın sıkıntıları ise ahiretin kolaylıklarıdır.

35. Dünya tatlı ve yeşildir. Allah sizleri dünyaya göndermiş ve ne yaptığınıza bakmaktadır. Dikkatli olun dünyadan ve kadından sakının.

36. Dünyada bana üç şey sevdirildi. Güzel koku, saliha kadın ve gözümün nuru olan namaz.

37. Dünyanın ahiret yanında hiçbir değeri yoktur. Dünya hayatı büyük bir okyanusta parmağınızı denize batırıp çıkardığınız zaman kalan yaşlık kadardır. (Dünya hayatı ahirete nispeten sıfırdır. Zira matematikte kuraldır. Bir sayının sonsuza bölümü sıfırdır.)

38. Dünya her gün insanoğluna seslenir. “Ölmek için dünyaya gelirsiniz, yıkılması için binalar yaparsınız!”

39. Züht üç şeydedir: Az ile yetinmek, halvette kalmak ve az yemek…

40. En büyük düşmanın iki yakan arasındaki nefsin ve bedenindir. Mücahit ise nefsani arzuları ile cihat edendir.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol