
Bediüzzaman hazretleri “Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun?” diyenleri Lem’alar’daki Nurun 21. Lem’ası olan “İhlas Risalesi”ne yönlendirerek “Haklı şura ihlas ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif yüz on bir olduğu gibi ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir" buyurur.
Bediüzzaman hazretleri “Neden şuraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun?” diyenleri Lem’alar’daki Nurun 21. Lem’ası olan “İhlas Risalesi”ne yönlendirerek “Haklı şura ihlas ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif yüz on bir olduğu gibi ihlâs ve tesanüd-ü hakiki ile üç adam yüz adam kadar millete fayda verebilir. Ve on adamın hakiki ihlas ve tesanüd ve meşveretin sırrı ile bin adam kadar iş gördüklerini çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor.” (Hutbe-i Şamiye, 1993, s. 67-68.) şeklinde cevap verir.
Yani ihlas şurayı gerektirir, şura da ihlaslı hizmeti netice vermektedir. Gerçekten de şuralar “Kevser-i Kur’âniden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazandırır.” Bunun şartı ise “Buz parçası hükmünde olan enaniyeti o havuza atıp eritmektir.” (Lem’alar, 2011, s. 401.)
Yani, meşveret ve şurada fikirler havuzuna birleşir ve tek bir fikir haline gelir. Şuranın ortak görüşünü kabul etmeyerek kendi indi görüşünde ırar etmek gerçek enaniyet ve gururdur.
Enaniyet ve gururu eritmenin ve şahs-ı maneviye sahip olmanın yolu meşveretten çıkan karara sahiplenerek uygulamak ve indi ve şahsi görüşünü terk etmektir. O zaman şahs-ı manevi havuzunda erimiş ve havuza sahip olmuş olur.
**
Haklı şuranın şartı ihlastır. İhlas prensiplerini ise Bediüzzaman şöyle belirlemiştir:
Birinci düsturunuz: Amelinizde rıza-i ilâhi olmalı.
İkinci düsturunuz: Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemek.
Üçüncü düsturunuz: Bütün kuvvetinizi ihlasta ve hakta bilmelisiniz.
Dördüncü düsturunuz: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahsınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirane iftihar etmektir.
Yani “fenâfilihvan” olmaktır.
“Yani, kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır.”
Bunu sağlayacak olan da yine meşveret ve burada alınan kararlara sahip çıkmaktır.
**
Bediüzzaman “Mesleğimizin esası uhuvvettir.” “Haliliye mesleği ve hıllet meşrebidir. Hıllet ise en yakın dost ve en fedakar arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmayı” gerektirir. (Lem’alar, 395.) demektedir.
Haklı şuranın temel ölçüleri ve prensipleri bunlardır.
Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Bu hılletin esası samimi ihlastır. Samimi ihlası kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.” (Lem’alar, 395.)
Yani, meşvereti inciten ve şuranın kararlarını tenkit eden ve haksız bulan, kendi indi görüşünde ısrar edenin durumu budur.