DİN
21.5.2025 19:45

Haksızlık ve Zulüm

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Haksızlık ve Zulüm

“En büyük musibet dine gelen musibettir.” İnsan kendisini manevi tehlikelerden yılandan akrepten kaçar gibi kaçmak gerekir. En büyük tehlike ise haksızlık ve zulümdür. İnsan fıtratı gereği mala ve mülke sahip olmak ister. Bunun için yalan, hile, gasp ve taarruz gibi sebepler tahtında manevi olarak gördüğü zarar sahibini ebedi hayatta büyük bir sıkıntıya sokar.

Bir insan için en büyük tehlike aile ocağının sönmesi ve malını mülkünü kaybederek iflas etmesi değil, “ebedi hayatına” ve ahretine zarar verecek olan tehlikeli bir yola girmesidir. Zira dünyanın bin sene mesudane hayatı ahretin bir saatine mukabil gelemez. Asıl müflis malını kaybeden değil, haksızlık ve zulme sebep olandır. (Tirmizi, Kıyame, 2.)

“En büyük musibet dine gelen musibettir.” İnsan kendisini manevi tehlikelerden yılandan akrepten kaçar gibi kaçmak gerekir. En büyük tehlike ise haksızlık ve zulümdür. İnsan fıtratı gereği mala ve mülke sahip olmak ister. Bunun için yalan, hile, gasp ve taarruz gibi sebepler tahtında manevi olarak gördüğü zarar sahibini ebedi hayatta büyük bir sıkıntıya sokar. Nitekim peygamberimiz (sav) “Zulüm kıyamet gününün en büyük zulümat ve karanlıktır” buyurur. Yüce Allah zalimlerin asla dostu ve yardımcısı yoktur” (Hac, 22:71) buyurur. Bu nedenle peygamberimiz (sav) vefatından önce mimbere çıkarak “kimin bende bir alacağı varsa gelsin alsın, kime haksız yere vurmuşsam işte sırtım gelsin vursun” buyurarak “kul hakkı” ile Allah'ın huzuruna gitmenin tehlikesini ümmetine fiilen göstermiştir. Bu nedenle Hz. Ömer (ra) “Biz bir haramdan kaçınmak için dokuz helali terk ederdik” demiştir.

Peygamberimiz (sav) “bir kimse haksız olarak başkasının bir karış toprağına tecavüz ederse o kimseye o yerin yedi katı boynuna takılır” buyurdular. “Bir kimse kardeşinin malına ve haysiyetine haksız olarak tecavüz etmiş ise altın ve gümüşün olmadığı günden önce onunla helalleşsin. Aksi halde yaptığı zulüm nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık edene yüklenir” buyurmuşlardır.

Yeminden ve vaadinden dönmenin maddi ve manevi hayatları tehlikeye sokacağını belirten peygamberimiz (sav) “Yeminden geri dönenlerin maddi-manevi hayatları tehlikededir. Bir kere yalana alışan Allah’a karşı bile yemini oyuncak haline getireceğini” belirtir. Yüce Allah “yeminlerinizi aranızda hile vasıtası yapmayınız, yoksa ayaklarınız sürçer” (Nahl, 16:94) buyurmuştur.  Ayakların sürçmesi ise “istikametini kaybetmek” “hidayet nimetinden mahrumiyet” gibi manaları içermektedir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Zulme azıcık meylederseniz cehennemin dehşetli azabı size dokunur” (Hud, 11:113) buyurarak azıcık zulmün büyük bir azabı netice vereceğini haber vermiştir. Peygamberimiz (sav) Veda Hutbesinde de “Kesin olarak söylüyorum ki, kanlarınız, mallarınız, şeref ve haysiyetleriniz bu ayda, bu şehirde bu günün yasağı gibi yasaktır. Rabbinize kavuşacaksınız o da size yaptıklarınızın hesabını soracaktır. Ne diyeceksiniz?” buyurmuştur.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “İpliği iyice eğirip katladıktan sonra söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir kavmin çokluğundan korkarak yeminlerinizi aldatma vasıtası yapmayınız. Allah onlarla sizi imtihan eder ve kıyamette ihtilaf ettiğiniz şeyin gerçek yüzünü size gösterir” (Nahl, 16:92) buyurarak ikide bir Allah’a karşı verdiğimiz sözü ve yaptığımız tövbeyi bozmamak gerektiğini ders verir.

Peygamberimiz (sav) hadislerinde “Kişi şehit bile olsa bir hakka tecavüz ettiği zaman cezasız kalmaz ve cehennemi hak eder.” (Müslim, İman, 183) “Bir memur hakkı olmadığı halde kendisine müsaade edilmediği sürece bir iğneyi bile saklarsa hıyanet etmiş olur ve kıyamet gününde o şey ile beraber gelir.” (Müslim, İmare, 30) “Üzerine bir vazife yüklenen memur kendisine verilene bu bana aittir diye sahip çıkamaz. Anne-babasının evinde olsaydı o kendisine gelir miydi?” (Müslim, İmare, 24) buyurarak memurların vazifelerini güzel yapmalarını ve haksızlık yapmamalarını tavsiye buyurmuşlardır.

Yine peygamberimiz (sav) haksızlığa uğrayan mazlumun bedduasından sakının; çünkü onun duâsı ile Allah arasında hiçbir perde yoktur” (Buhari, Zekât, 63) “Haksızlık yapan unutulmayacaktır. Ancak ona mühlet verilir, sonra da onu yakalar ve pek elim bir azaba uğratır” (Müslim, Birr, 5) buyurmuşlardır.

İmanı kalbine ve gönlüne yerleştiren adam maddi risklerden çok manevi yönünü düşünerek haksızlıktan ve zulümden sakınır. Bunu yapmadığı sürece yapmış olduğu hayır ve ibadetlerinin kendisine bir faydası olmaz.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol