
Hicret ve Medine'de İslam'ın yayılması bir devlet olarak ifade etmek yanlıştır. Peygamberimiz asm ve sahabeler bir devlet kurmak için hicret etmediler. Yüce Allah da devlet kurun ferman etmedi. Hicret Mekke'deki istibdattan Hürriyete hicrettir. İslam Hürriyet içinde yayıldı ve insanların imanına ve İslam’ına vesile oldu. Zira istibdat her nevi gelişmeye engeldir.
“İşte bu ikinci biat, sadece bir sözleşme değil, Medine İslâm Devleti’nin temeli oldu. Darü’l-Harp’ten Darü’l-İslâm’a geçiş, işte bu vadide atılan adımla başladı. Sessiz bir vadide verilen bu ahid, asırlar ötesine taşarak bize de ulaşan bir çağrıya dönüştü” ifadeleri problemlidir.
Neden?
1. Hicret ve Medine'de İslam'ın yayılması bir devlet olarak ifade etmek yanlıştır. Peygamberimiz asm ve sahabeler bir devlet kurmak için hicret etmediler. Yüce Allah da devlet kurun ferman etmedi. Hicret Mekke'deki istibdattan Hürriyete hicrettir. İslam Hürriyet içinde yayıldı ve insanların imanına ve İslam’ına vesile oldu. Zira istibdat her nevi gelişmeye engeldir. Mekke'de istibdad-ı mutlak vardı. Din ve vicdan hürriyeti, ilim ve fikir hürriyeti yoktu. Medine'de ise hürriyet içinde İslam yayıldı. Devlet düşüncesi de emri de amacı da yoktu. Ama ne var ki, "Siyasal İslam hicreti devlete hicret şeklinde anlayıp anlatarak devleti kutsamış ve iktidar hedefine yönelmiş ve İslam’ı siyasete alet etmiştir.
2. Peygamberimiz asm ve Hulefa-i Raşidin bir devlet kurmamış bir yönetim modeli ortaya koymuştur. Bu model “Hürriyet, Meşveret, Kanun hakimiyeti ve sonuçta Adaleti" sağlayan bir sistemdir. Bütün insanlık daha sonra bu sistemi örnek alacaktır. Bu Halkın hakim olduğu, yöneticisini seçtiği ve “Anayasa (Kur'an) Yasalar (Sünnet) ve Yönetmelikler (İçtihatlar ve Mezhepler) şeklinde” bir Kanun Hakimiyetini ifade eder. Kanun Hakimiyetini İslam getirmiş ve Peygamberimiz asm uygulamıştır. Zira peygamberimiz asm hevasından değil, Allah'ın emri ve ilhamı olan sünneti ile amel etmiş ve yönetmiştir.
3. Devlet sistem ve kurumlardan ibarettir. Bu da “Yasama Yürütme ve Yargı” şeklinde sistemleşmesi ve kurumsallaşmasıdır. Hz. Ömer ra döneminde “Bizans ve İran” devletinin kurumsal yapısını da esas alarak “Memuriyet, (Yürütme) Yasama da “Şura Meclisi” ve “Mahkemelerin yürütmeden bağımsızlığı” ve Eğitim kurumları şeklinde sistemleşmeye başlamış ve Emevi döneminde tam sistemli hale gelmiştir.
4. Daru’l-Harp ve Dar-ı İslam tabirleri Devletler Hukuku olarak daha sonra ortaya çıkmış ve içtihatlarla oluşmuştur. Bu sebeple Hicreti dar-ı harpten dar-ı İslam’a geçiş tabiri de yanlıştır.
Maalesef Peygamberimizin hayatı ve Hicret Cumhuriyet döneminde Siyasal İslam düşüncesini güçlendirecek ve devleti kutsayacak şekilde anlatıldığı için günümüzdeki dinin siyasete alet edilmesini netice vermiştir. Daha önce hicret ve peygamberimizin hayatı "İman, İbadet, Ahlak ve Hukuk ve Mucizelerle İslam’a hizmet" esas alınarak ve bu yönler nazara verilerek yazılır ve anlatılırdı. Bu hususların Risale-i Nur Talebeleri ve özellikle Yeni Asya tarafından dikkate alınması ve Siyasal İslamcıların fikirlerine yer verilmemesi gerekir.

