DİN
9.1.2025 9:09

Kur'an-ı Kerim İmtihan Kitabıdır

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Kur'an-ı Kerim İmtihan Kitabıdır

Yüce Allah kitabı ve peygamberi ile insanları imtihana tabi tuttuğu için peygamber ve kitap göndermediği kavme azap etmez. (İsra, 17:15.) Kendisine kitap verilmeyen peygamberlerin kitabı yine kendisinden önce gelen peygambere verilen kitaptır. Peygamberin gelmediği döneme bu sebeple “Fetret Dönemi” denilir ve fetret dönemi insanlarına dini vecibelerden sorulmaz.

Dünya bir okul, insan onun öğrencisidir. İnsan diğer canlıların aksine bu dünya hiçbir şey bilmeden gönderilir. Diğer canlılar ise yapacaklarını öğrenmiş olarak gelirler. Bu sebeple insanın vazifesi “Tallüm ile tekemmül”dür. Yani, öğrenerek kabiliyetlerini geliştirmek ve kemale, mükemmele ulaşmaktır. İnsanlığın muallimleri Allah’ın insanlığa elçileri ve habercileri olan peygamberlerdir. O peygamberin müfredatı ve kitabı da Allah’ın insanlara öğretmek istediği şeyleri kapsayan “Kutsal Kitaplar”dır. Bu zamanda Allah’ın kitabı olduğu icma ve tevatür ile sabit olan tek kitap Kur’ân-ı Kerimdir.

Yüce Allah kitabı ve peygamberi ile insanları imtihana tabi tuttuğu için peygamber ve kitap göndermediği kavme azap etmez. (İsra, 17:15.) Kendisine kitap verilmeyen peygamberlerin kitabı yine kendisinden önce gelen peygambere verilen kitaptır. Peygamberin gelmediği döneme bu sebeple “Fetret Dönemi” denilir ve fetret dönemi insanlarına dini vecibelerden sorulmaz.

**

Kur’an-ı Kerim imtihan kitabı olduğu için onu okuyan müminin imanını, kafirin küfrünü, münafığın ise nifakını artırır. Nitekim yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ehl-i Kitap”tan ve müşriklerden hakkı inkâr edenler, kendilerine açık delil; Allah tarafından gönderilen, tertemiz sayfaları okuyan bir elçi gelinceye kadar ihtilafa düşecek değillerdi.

Kur’an-ı Kerim nazil olup okunmaya başlayınca insanlar imtihana tabi tutuldukları için aralarında ihtilafa düşerek mü’min, kâfir ve münafık gruplarına ayrılmaya başladılar. Nitekim yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten haya etmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen hak ayetler olduğunu bilirler, inkâr edenler ise ‘Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?’ derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelen fasıkları ceza olarak saptırır.” (Bakara, 2:26.)

Evet, Kur’an-ı Kerim ile yüce Allah insanları imtihana tabi tutmuş ve kendilerine sorumluluk yüklemiştir. Bunun sonucu olarak insanın maddi, ruhî ve manevî kabiliyetlerinin gelişmesini ve cennete layık hale gelmesini murat etmiştir. Bu da okumak, öğrenmek ve aklı çalıştırmaya bağlıdır. “Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur'an kıldık. (Zuhruf, 43:3.) “Andolsun, Biz bu Kur'an'da öğüt alıp düşünsünler diye çeşitli açıklamalar yaptık. Oysa onlar bu Kur’ân’ı okuyarak ondan daha fazla uzaklaşıyorlar.” (İsra, 17:41.) “Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler mi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?” (Muhammed, 47:24.) gibi ayetlerde de Kur’an-ı Kerimin bir imtihan kitabı olduğunu belirtmektedir.

**

- Kur’ân-ı Kerimi okuyan ulema arasındaki ihtilafın sebebi nedir?

- İhtilafın en mühim sebeplerinin başında imandan sonra gerekli olan “sadakat” ve “teslimiyetin” olmaması gelmektedir. Pek çoklarının kendilerine has fikirleri var. Kur’ân’a teslim olarak Kur’ân-ı anlamak için değil, kendi fikirlerine dayanak bulmak ve düşüncelerini Kur’an ayetleri ile ispat etmeye çalışmaktan kaynaklanmaktadır.

Sonra bu konuda ifrat ve tefrite düşerek taassuba saplanmaktadırlar. O fikri destekleyenler de sanki başka doğru yokmuş gibi kendileri gibi düşünmeyenleri sapıklıkla ve haktan ayrılmakla ve dalalete, hatta küfre girmekle suçlamaya başlarlar. Halbuki dünyanın hayat şartları ve insanların farklı kabiliyetleri, ferdî ve sosyal hayatta farklı şart ve durumlarda olmaları farklı doğruların olmasını gerektirir. Yani, doğru bir tane değildir, doğrular vardır. Dört hak mezhebin bulunması bunun en güzel delilidir.

Bu durumda ölçü ne olmalıdır? Ölçü “rey-i cumhura” tabi olmaktır. Yani, ulemanın çoğunluğunun ittifak ettiği hususları doğru olarak kabul etmek ve farklı düşüncelere de açıkça iman hakikatlerini inkâr etmek ve imanın zıddını iddia etmek olmadığı taktirde farklı bir görüş olarak bakmaktır. Bu gibi azınlıkta kalan farklı görüşler de kişilerin kabiliyetlerine hitap ettiğini, çoğunluğu fazla ilgilendirmediğini düşünmek ve münakaşaya girmemektir.

Bediüzzaman hazretleri bu konuda “Bir fikre davet cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir. Yoksa davet bid’attır, reddedilir” (ESDE, Hakikat Çekirdekleri-25, s.607.) buyurmaktadır. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Ümmetim dalalette ittifak etmez. Sizler ihtilaf gördüğünüz zaman sevad-ı azama, cumhura tabi olun!” (Tirmizi, Fiten, 7; İbn-i Mâce, Fiten, 8.) ferman etmişlerdir.

**

Kur’an bir imtihan kitabı olduğu için şeytan Kur’an ile aldatmaya, Kur’an ayetleri okunurken okuyanların kalbine şüphe ve vesvese vererek aldatmaya çalışır. Bu sebeple Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Kur’an okumaya başladığınız zaman önce lanetli şeytandan Allah’a sığının. Gerçek şu ki şeytanın ihlaslı mü’minler üzerinde hiçbir etkisi olmaz. O ancak Allah’ın ayetlerinden yüz çeviren ve şirk koşan dostlarını etkiler” (Nahl, 17:98-100.) ferman ederek şeytanın şerrinden ancak Allah’a sığınmakla korunabileceğimizi bize haber veriyor.

Nasıl ki tılsım-ı kâinatı açan imandır; aynı şekilde tılsım-ı Kur’an’ı açan, Kur’an’ın hakikatlerini doğru şekilde anlamamızı sağlayan imandır ve imanla Kur’an-ı Kerime teslim olup yönelmektir. İlim dediğimiz hakikat ezber, kuru bilgiler değil, anlayıştır. Nasıl ki siz ilme kendinizi tam vermezseniz ilim size bir şey vermez; aynı şekilde siz Kur’an’a imanla tam teslim olmazsanız Kur’an-ı Kerim sizlere hak ve hidayet anlayışını vermez. Kör ve sağır olana nasıl eşya ve sesler yok hükmünde ise, akıl terazisi bozuk, anlayışı kıt ve kalbi imandan mahrum olan körler de Kur’an-ı Kerimdeki ilmî hakikatler görünmez. Bu sebeple yüce Allah “Onların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler, kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır” (A’raf, 7:179.) buyurarak imandan ve teslimiyetten yoksun olanların durumunu bize haber verir.

Bir insanın değeri padişahı tanımakla ve o kişinin padişahın askeri veya memuru olduğuna inanmakla artar. Padişahı tanımıyorsanız karşınızdaki insanın vezir veya general olmasının hiçbir değeri yoktur. Aynı şekilde İlm-i Belagat’ta bir sözün değeri “Kim demiş, kime demiş, hangi makamda söylemiş” kriterleri ile anlaşılır. Söylenen söz aynı olsa da söyleyene göre sözün yaptırım gücü ve tesiri değişir. Bir çocuk da “Arş!” der; ama herkesi güldürür, ancak bir komutanın “Arş” dediği zaman bir ordu harekete geçer. Kur’ân-ı Kerimi de Allah kelamı olarak baktığınız zaman içindeki hakikatler doğru şekilde anlaşılabilir.

Kur’an-ı Kerime eleştirel yaklaşım Kur’an-ı Kerimi anlamayı zorlaştırır, şeytanın tuzağına düşürür. Bu sebeple Kur’an-ı Kerime eleştirel bir gözle bakılmaz; bakılamaz. “Allah kelamı olmayabilir” dediğiniz anda onu bir beşer kelamı kabul etmiş olursunuz. Bu durumda Kur’an-ı Kerimin bütün mucizevî yönü ve hakikatleri size görünmez olur.

**

Sonuç: Kur’ân-ı Kerim hem lafzı hem manası Allah’tan gelmiş, Levh-i Mahfuzda yazılmış olduğu şekilde korunmaktadır. Kur’ân-ı kerimi inzal eden yüce Allah onu koruyacağını vaad etmiştir.  “O zikri biz indirdik ve O'nun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr, 15:9.) Müsebbibü’l-Esbab olan ve sebeplerle iş gören yüce Allah elbette Kur’an-ı Kerimi de ihlaslı mü’minler vasıtasıyla korumuştur ve koruyacak tahrifine izin vermeyecektir.

Kur’an Peygamberimizin (asm) kalbine Cebrail (as) vasıtası ile inzal edilmiş ve kalbine yerleştirilerek korunmuştur. (Kıyame, 75:16-19.) Manâsı Allahtan lafzı peygamberden gelen hadislere ise Hadis ıstılahında “Hadis-i Kutsi” denilmektedir. Bu hadisler “Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu” şeklinde Peygamberimiz (asm) tarafından bize haber verilmiştir.

Peygamberimiz (asm) ahir zamanda Kur’an konusunda eleştirel yaklaşanların olacağını ve bunun pek büyük bir tehlike olduğunu haber vermiş ve şöyle buyurmuştur: “Ahir zamanda ilim kalkar, alimlerin fetva verme konusunda bilgileri olmaz, halk arasında imtiyazları da kalmaz. Siz her alimim diyenin sohbetinde bulunup ilminden istifade etmeyiniz. Ancak beş şeyden beş şeye davet eden gerçek alimdir ondan istifade edin. O alim sizin din konusunda şüphelerinizi giderir imanınıza güç verirse, sizi kibir ve gururdan tevazuya, riyadan ihlasa, düşmanlıktan dostluğa, kardeşliğe ve dünyadan ahirete davet ediyorsa gerçek alimdir. Onun sohbetinden istifade edin.” (İmam-ı Gazali, İhya-ı Ulum, İlim Babı, s. 1:75.) buyurmuşlardır.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol