EĞİTİM
28.8.2025 7:24

Lafızperestlik ve Yalancılık

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Lafızperestlik ve Yalancılık

"Lâfızperestlik nasıl bir hastalıktır; öyle de, sûret-perestlik ve üslûb-perestlik ve teşbih-perestlik ve hayal-perestlik ve kafiye-perestlik, şimdi filcümle, ileride ifrat ile, tam bir hastalık ve mânâyı kendine feda edecek derecede bir maraz olacaktır. Hattâ bir nükte-i zarafet için veya kafiyenin hatırı için, çok edip, edepte edepsizlik etmeye şimdiden başlamışlardır."

SORU:

"Lâfızperestlik nasıl bir hastalıktır; öyle de, sûret-perestlik ve üslûb-perestlik ve teşbih-perestlik ve hayal-perestlik ve kafiye-perestlik, şimdi filcümle, ileride ifrat ile, tam bir hastalık ve mânâyı kendine feda edecek derecede bir maraz olacaktır. Hattâ bir nükte-i zarafet için veya kafiyenin hatırı için, çok edip, edepte edepsizlik etmeye şimdiden başlamışlardır."

"Evet, lâfza ziynet verilmeli, fakat tabiat-ı mânâ istemek şartıyla. Ve sûret-i mânâya haşmet vermeli, fakat meâlin iznini almak şartıyla. Ve üslûba parlaklık vermeli, fakat maksûdun istidadı müsait olmak şartıyla. Ve teşbihe revnak vermeli, fakat matlûbun münasebetini göze almak ve rızasını tahsil etmek şartıyla. Ve hayale cevelân ve şa’şaa vermeli, fakat hakikati incitmemek ve ağır gelmemek ve hakikate misal olmak ve hakikatten istimdat etmek şartıyla gerektir."

İzah eder misiniz?

CEVAP:

İslam bilginleri “İnsan konuştuklarından sorumludur” ve “İnsanın konuşmaları Allah katında insanın ya lehinde veya aleyhinde delildir. Kiramen Kâtibin melekleri onun konuşmalarını kayıt altına alırlar ve ahirette ona göre yargılarlar” demişlerdir.

Bu nedenle insan ne kadar az konuşursa ve sözlerini ölçerek biçerek ve düşünerek söylerse o derece rahat eder ve dilin belasından kurtulur. Hukema “Belalar dile asılıdır.” derler. İnsanın rahat ve huzuru az konuşmasına bağlıdır.

İnsan daima doğru konuşmalıdır. İnsanın kalbi doğru olursa dili de doğru olur. Dili doğru olursa bütün bedeni doğru hareket eder. Doğruları konuşurken de sözü uzatmamalıdır. Doğrunun fazla izaha ihtiyacı yoktur. İnsan ancak yalanlarını gizleyebilmek için lafı uzatır; ama yalan yalanı kapatmaz, yalan yalana mukaddime olur ve yalanlar çoğalır.

Lafızperetlik sözle bir şeyi parlatmak demektir. Mübalağa, mücazefe, cerbeze hep lafızperestlikle gerçekleşir. Bu zamanda bunlara “Reklam” ve “Propaganda” da eklenmiştir. İnsanı ve toplumu bu ikisinin en derece yanılttığı aşikardır.

Gerçeğin ve doğruların parlatılmayan, reklama ve propogandaya ihtiyacı yoktur. Parlak ve mübalağalı konuşmak bir hastalıktır, hem “mübalağa zemm-i zımnîdir.” Bir şeyi aşırı övmek ve mübalağa ile şişirmek onu küçültür veya inkara sebep olur. Bütün bunlar hep zararlı, hastalıklı ve yanlış şeylerdir.

Aynı şekilde suret-perestlik denen resimlerle bir şeyi anlatmak, üslupperestlik denen söze musiki ve şekil vermek, teşbih-perestlik denen benzetme ve misallerde aşırıya kaçmak ve gereksiz benzetmeler, hayal-perestlik denen hayal dünyasında yaşamak ve bunu çizgi-roman ve sinemalarla gerçek gibi göstermek, sözü güzelleştirmek için kafiye, seci ve rediflerle süslerken gerçeği incitmek ve inkar ettirmek gibi hususlar hep bireyleri, çocukları ve toplumu bozan ve her nevi ahlaksızlığa ve kötülüğe sevk eden hususlardır.

Bütün bunlar edebiyat ve ediplik değil, edebsizlik ve toluma zarar veren hastalıklardır. Bediüzzaman bunu anlatmaktadır.

Bu hastalığın tedavisini de göstermekte ve;

“Evet, lâfza ziynet verilmeli, fakat tabiat-ı mânâ istemek şartıyla. Ve sûret-i mânâya haşmet vermeli, fakat meâlin iznini almak şartıyla. Ve üslûba parlaklık vermeli, fakat maksûdun istidadı müsait olmak şartıyla. Ve teşbihe revnak vermeli, fakat matlûbun münasebetini göze almak ve rızasını tahsil etmek şartıyla. Ve hayale cevelân ve şa’şaa vermeli, fakat hakikati incitmemek ve ağır gelmemek ve hakikate misal olmak ve hakikatten istimdat etmek şartıyla gerektir.” demektedir.

Edipler ve edebiyatçılar, gazeteciler ve siyasiler konuşurlarken bu hususlara dikkat etmesi gerekir. Gerçeklere uygun konuşmalı, gerçekleri çarpıtmamalı, incitmemeli ve insanları yanıltmamalıdır.

Velhasıl yalan söylememelidirler. Gerçeğe aykırı her söz yalandır.

Bu nedenle yalan en büyük günahtır...

Yalan tüm günahların kaynağıdır ve başıdır.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol