
Ortadoğu ülkeleri “İlim, Tefekkür ve Sanata” önem verdiği zaman “Doğu medeniyetini” oluşturmuştu. Ne zaman okumayı ve düşünmeyi terk ederek taklitçiliğe başladı o zaman geri kaldı. Maddi ve manevi terakki ve tekâmülün “İlim ve Tefekkürden” başka yolu var mıdır? Dine sarılmak gerçekte okumaya ve ilme sarılmak değil midir?
Peygamberimiz (asm) “Bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” (Aliyyu’l-Kārî, Esrâru’l-Merfû‘a, 175.) buyurdular. Çünkü yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Düşünmez misiniz?” (A’raf, 7: 169, 184.) “Tefekkür etmez misiniz?” (Ra’d, 13:3; Nahl, 16:69.) buyurarak düşünmeyi ve tefekkürü emretmiştir.
Bu emir farz bir emir olmamakla beraber nafile ibadetlerin en üstünü olduğu yukarıdaki hadisle açıklanmıştır.
**
Göz küçük olmakla beraber şuurlu farzedildiğinde güneşi ve ışığını ihata ettiği gibi akıl da küçüklüğü ile beraber Allah’ın varlığını ve kudretini, ilmini ve iradesini ve diğer sıfatların sonsuzluğunu ilim ve tefekkürle idrak edip anlayabilir.
**
İslam bilginleri “Tefekkür beş çeşittir” demişler ve şöyle izah etmişlerdir.
Birincisi: Allah’ın ayetlerini tefekkür etmek, “Esma-i Hüsnâ” aynasında fenleri ve kainat kitabını okumak. Bundan “Tevhid” ve “Yakîn” meydana gelir. İmanda terakki ve tekâmül böyle olur. İmanın güçlenmesi budur.
İkincisi: Allah’ın nimetlerini ve nefsimize yaptığı ihsan ve ikramları tefekkür etmek. Bundan “Muhabbetullah” hasıl olur. Bu sevgi kalbi nurlandırır.
Üçüncüsü: İman ve amel-i salihin netice-i uhreviyesi olan Cenneti ve nimetlerini düşünmek. Bu da ahirete rağbeti ve salih amellere yönelmeyi sağlar.
Dördüncüsü: Haramların ve Allah’a isyanın sonucu olan cehennemi ve azabını düşünmek. Bu da günahlardan sakınmayı ve takvayı netice verir.
Beşincisi: Allah’a karşı işlediğimiz günahları düşünmek. Bu düşünce insanın hatalardan ders almasını, pişman olmayı ve tevbe etmeyi netice verir.
**
Doğulu bilgin Konfiçyüs “Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir.” diye anlayarak ve muhakeme yaparak okumaya ve öğrenmeye teşvik eder.
Batılı filozoflar da “Metotlu düşünmeyi alışkanlık haline getirmedikçe tahsilin hiçbir kıymeti yoktur.” diye bilgiden istifadenin ancak metotlu düşünmeye bağlı olduğunu belirtmişlerdir.
Batı “Metotlu düşünme” sonucu teknolojik ilerlemeyi sağlamamış mıdır?
**
Ortadoğu ülkeleri “İlim, Tefekkür ve Sanata” önem verdiği zaman “Doğu medeniyetini” oluşturmuştu. Ne zaman okumayı ve düşünmeyi terk ederek taklitçiliğe başladı o zaman geri kaldı.
Maddi ve manevi terakki ve tekâmülün “İlim ve Tefekkürden” başka yolu var mıdır?
Dine sarılmak gerçekte okumaya ve ilme sarılmak değil midir?