DİN
18.6.2025 19:14

Tevhidin Hakimiyeti ve Fazileti

Mehmet Ali Kaya
Mehmet ALİ KAYA
Tevhidin Hakimiyeti ve Fazileti

“Her kim Allah Teâlâ’nın varlığına, birliğine, şeriki olmadığına ve Muhammed’in (sav) O’nun kulu ve elçisi olduğuna, İsa’nın (as) onun kulu ve resulü ve Meryem’e ilka ettiği bir kelimesi ve ondan bir nefha olduğuna (Nefeha fi ruhi) cennetin ve cehennemin hak olduğuna itikat ederse ve dili ile ikrar ederse, her ne amel üzere ölürse ölsün Allah onu mutlaka cennete idhal eyler.”

TEVHİDİN FAZİLETİ

Peygamberimize (sav) soruldu: “Ya Resulallah! Kıyamet gününde şefaatinize kimler nâil olacaktır?” Buyurdular ki: “Kıyamet gününde şefaatimi hak edecek olanlar ‘Lâ ilâhe İllallah’ kelime-i tayyibesini ihlâslı bir şekilde kalbiyle ve nefsiyle söyleyenler olacaktır” buyurdular.

Bu hadis-i şeriften anladığımız odur ki, yarın kıyamet gününde peygamberimizin (sav) şefaatine nail olacak olanlar kelime-i tevhidi ihlâslı bir şekilde kalbi ile tasdik ederek nefsini haramlardan çeken ve farzları yapmaya gayret edenler şefaate nail olacaklar ve kurtulacaktır.

Yine peygamberimiz (sav) buyurdular ki: “Her kim Allah Teâlâ’nın varlığına, birliğine, şeriki olmadığına ve Muhammed’in (sav) O’nun kulu ve elçisi olduğuna, İsa’nın (as) onun kulu ve resulü ve Meryem’e ilka ettiği bir kelimesi ve ondan bir nefha olduğuna (Nefeha fi ruhi) cennetin ve cehennemin hak olduğuna itikat ederse ve dili ile ikrar ederse, her ne amel üzere ölürse ölsün Allah onu mutlaka cennete idhal eyler.”

Yine buyurdular ki: “Kim vefat ederken ‘La ilahe illallah Muhammed Resulullah’ derse cehennem ona haram olur.” Ayrıca buyurdular: “Kim kalben inanarak kelime-i şahadeti getirirse cehennem azabı ona haram olur.”

Peygamberimiz (sav) “Yedi kat yerler ve yedi kat gökler terazinin bir gözüne, ‘Lâ ilâhe illallah’ kelamı diğer gözüne konsa kelime-i tevhidin ecir ve sevabı onların hepsinden daha ağır gelir.”

“Her kim günde on defa ‘Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke lehu, lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve ala külli şey’in kadîr’ derse Hz. İsmail (as) neslinden on köle azat etmiş kadar sevba nail olur.”

“Duanın en hayırlısı Arefe günü yapılan duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söylediği en hayırlı söz ise ‘Lâ ilâhe illallah vahdehu lâ şerîke lehu, lehul mülkü ve lehu’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” sözüdür.

Bu mübarek Tevhit cümlesi sabah akşam onar defa okunmasının çok büyük fazileti ve sevabı vardır.

TEVHİDDE İHLÂS

Kelime-i Tevhidi söyleyenin bu konuda halis olup olmadığının alameti Allah'ın farzlarını ve haramlarını tasdik etmesi ve haramlardan kaçıp farz olan ibadetleri yapmasıdır. Nitekim peygamberimiz (sav) “Kim halisen muhlisen ‘Lâ ilâhe illallah’ derse cennete girer” buyurdular. Sahabeler sordular “İhlâsla söylemek ne anlama gelmektedir?” Peygamberimiz (sav) cevap verdiler: “Allah'ın yasakladığı ve haram kıldığı şeylerden kaçınmasıdır” buyurdular.

Bu hadis-i şerif bizlere haber vermektedir ki, kişiyi haramdan çekmeyen iman hakiki iman değildir. Kelime-i tevhidin kişiye faydası ancak haramlardan kaçmakla görülür, ihlâslı söylenmesi de ancak Allah'ın haramlarını haram, farzlarını farz bilmekledir. Aksi takdirde münafığın imanı ile ihlâslı bir mü’minin imanı arasında bir fark kalmaz.

Kullar dünyayı dine tercih etmedikleri sürece kelime-i tevhit Allah’ın öfkesini meneder. Ancak dinlerini dünyalarına alet eder, dinleri ile dünyayı talep etmeye başlarlarsa Allah'ın öfkesini çekerler.

Peygamberimiz (sav) buyurdular ki: “İmanınızı ‘Lâ ilâhe İllallah’ ile yenileyiniz.” Zira insanın her günü, her saati ve her dakikası nurlanmak icap eder. Çünkü her zaman yenilenmektedir. Yenilenen o dünyasının ahirete mal olması için kelime-i tevhit ile nurlanması gerekir. Bu nedenle imanın daima yenilenmesine ihtiyaç vardır. Hem zaman içinde “Demirin paslanması gibi kalpler de paslanır. Kalplerin cilası ise ‘Lâ ilâhe illallah’ kelamıdır. Her şeyi parlatan bir parlatıcısı vardır. Kalplerin parlatıcısı da Allah’ı zikretmektir.”

Tevhid inancının ihlaslı olması imanın amele yansıması iledir. Amele yansıması da farzları ifa etmek ve haramlardan sakınmakla olur. Bu nedenle Allah korkusu ile haramlardan kaçan ve Allah sevgisi ile farzları yapmak için gayret gösteren mü’minin imanı halistir. Bu iman ona peygamberin şefaatini kazandırdığı gibi Allah'ın rızasını da kazandırır. Allah rızasının sonucu da cennete girmek ve cennette ebedi olarak kalmaktır. Bu hususu peygamberimiz (sav) “Lâ ilâhe illallah, cennetin anahtarıdır” hadisi ile bize haber vermiştir.

TEVHİDİN HÂKİMİYETİ

Peygamberimiz (sav) “Lâ ilâhe illallah kemle-i münciyesi mizanın bir gözüne bilcümle yerler ve gökler mizanın diğer gözüne konursa bu mübarek kelime ağır gelir” buyurmaktadır. Nitekim yüz kilo ağırlığındaki bir insan bedeni terazinin bir gözüne aklı da diğer gözüne konursa elbette aklı ağır gelir. Aklın değeri nasıl ki yüz kiloluk bedene racih gelirse kainatın yaratılış sebebi ve kâinatın aklı ve ruhu mesabesinde olan imanın tercümanı olan kemle-i şahadet ve kelime-i tevhit kainattan daha ağır gelir.

Akılsız bedenin bir değeri olmadığı gibi, imansız ve tevhidden yoksun bir imanın ve kâinatın da bir değeri yoktur. Hilkatin en yüce gayesi ve kainatın yaratılış sebebi “Lâ ilâhe illallah” diyerek Allah’a iman etmektir. Bu mübarek kelimenin ders verdiği şekilde tevhide halis bir şekilde inanmaktır. Bu mübarek kelimenin bize tanıtmak istediği Allah’ı bilmek ve tanımaktır.

Her kim kelime-i tevhidi diline vird edinir, gönlüne nakşeder, amelini de buna uygun hale getirirse yerler ve gökler ona mutî ve musahhar olur. Zira “Lâ ilâhe illallah” demek “Lâ fâile illallah” Allah’tan başka fail yoktur. “Lâ hâlika illallah” Allah’tan başka yaratıcı yoktur. “Lâ râzıka illallah” Allah’tan başka rızık veren yoktur gibi bin bir isim ile Allah’ı tanımak ve zikretmek demektir. Sonuçta “Lâ havle vela kuvvet illa billahil aliyyul azîm” yani, ‘güç ve kuvvet yüce ve azim olan Allah’ındır’ diyerek ona iman edip teslim olmak demektir.

Kâinatta hiçbir zerre kendi başına hareket etmez ve edemez. Her bir hareket ve sukun, her fiil ve hal O’nun izni, iradesi, kudret ve kuvveti ile olur. Nasıl ki beyaz bir kâğıda bir nokta konulsa sonra “seni kim yazdı?” diye sorulsa kâğıt mürekkebe, mürekkep kaleme, kalem ele, el kola, kol bedene, beden akla, akıl ruha havale eder. Nihayet o noktanın yazılması ve kâğıt üzerine konulması “ilim, irade ve kudret sahibi olan ruh olduğu ispat edilir. Aynen bunun gibi bir zerrenin varlığı ve hareketi ancak bütün her şeyin yaratıcısı olan “ilim, irade ve kudret” sıfatlarına sahip, gören, duyan, konuşan ve varlığı her şeyden daha zahir olan Allah'ın işidir. Başkası buna karışamaz. Bütün varlıklar acizdir, bir fiili ve varlığı yaratmaya güçleri yetmez. Bunun için kainattaki en küçük bir hareket ve fiil “ilim,irade ve kudret” sahibi ve bütün kâinatın sahibi olan Allah'ın işidir. Böylece “Lâ ilâhe illallah” kelimesi “Lâ fâile illallah” manasını ifade eder.

Böylece bu mübarek kelime bin bir ismin aynasında bütün kâinata hükmettiği sabit olur. İnanalım, inanmayalım gerçek budur. İnanan gerçeği ve hakkı tasdik eder, inanmayan hakkı inkâr ve reddeder. Sonuçta hakkı tasdik edenler Allah'ın rızasına nail olur, hakka karşı direnenler ise Allah'ın öfkesini çeker ve cehenneme ehil olurlar.

Youtube Kanalıma Abone Olun!

Düzenli olarak paylaştığımız videoları kaçırmayın.

Abone Ol