M. Ali KAYA
ÇALIŞMANIN VERDİĞİ MUTLULUK
M. Ali KAYA

Zaman çok çabuk geçer. Hayat dediğimiz hâlât bulunduğumuz andır. Ânı değerlendiren zamanı değerlendirmiş olur; yoksa zaman su gibi akar gider. Saatlerin, günlerin ve yılların aktığını bilemeyiz. Vaktini boşa harcayan ve ömrünü boş işler peşinde kaybeden kişi, yaş kemâle erdiği zaman şöyle dönüp geriye doğru baktığı zaman herhangi bir eser bırakmadıklarını görünce bir garip olurlar. Yıllar verimsiz geçmiştir, elinde pişmanlıktan başka bir şey geçmez.
Geçmişin kötü hatıraları da onun gelecek konusundaki ümitlerini söndürür. Daha acısı bugün de anlamını yitirmeye başlar. İnsan fıtratının gereği tembelliğe meyyal olduğu için, kendilerini sosyal hayatın akışına bırakıp çaresizlik duygusuna kapılırlar. Bunların durumu hızlı bir trene hapsedilmiş bir tutsak gibidir.
Zaman geçtikçe faydalı çalışmalar yapmamış olanlar, herhangi bir iz bırakmış olmayanlar varlığın bir anlamı olmadığı gerçeğini göremedikleri sürece işleri zordur. Bu durum tembeller için kaçınılmaz bir durumdur. Bu durumdan kurtuluşun tek bir yolu vardır; o da yavaş yavaş bir gayeyi hedefleyerek çalışmak, çaba göstermektir. Çiftçi ektiğini biçmek için aylarca çalışması ve ürününü koruyarak olgunlaşmasını beklediği gibi tüm çalışanlar da emeklerinin karşılığını hemen beklememelidirler. Çalışan insanın hayatı tembellerinkinden çok açık bir şekilde farklıdır. İnsan ancak çalışmakla ve emeğinin karşılığını görmekle mutlu ve mesut olur.
Çalışkan bir insan hayatın zorluklarından şikâyet ediyorsa onu işsiz bırakın. İşsizliğin daha can sıkıcı ve zor bir durum olduğunu anlayacaktır. Zira en bedbaht, en muzdarip ve en sıkıntılı işsiz adamdır. Tembel insan kendi kendisinin celladıdır. Tembellik kadar insanın kendisine, bedenine ve aklına zarar veren en büyük hastalıktır. Tembel Allah’ın kendisine verdiği kabiliyetlerini köreltir. Bir Fransız Atasözü der ki: “Şeytan tembellikten beslenir.”
Faydalı bir meşguliyeti olmayan zihin bir müddet sonra gereksiz şeylerle ilgilenmeye başlar. Doğru şekilde kanalize edilmeyen enerji faydalı amaçlar uğruna harcanmadığı ve verimli kullanılmadığı zaman kötü niyetli hislerimizin kurbanı olurlar. Kişilik sorunları ortaya çıkmaya başlar, günlerimiz ve uykularımız zehir olur. Boş ve monoton bir hayat istenilecek bir hayat değildir. Bu durumda zevkler bile eziyete dönüşür ve insana yaptığı hiçbir şey keyif vermez. Tembellik bedene de sirayet eder, beslenme düzenimiz ve sağlığımızı bozar. Akıl durağanlaşır, boş ve yorucu işlerle uğraşır ve yorulur.
Gerçek zevk ve mutluluk çalışmada ve çabada gizlidir. Çalışmak da kolay değildir ve zordur; ama insan zorlukların üstesinden geldiğini ve başardığını gördükçe mutlu olur. Çalışmak devamlılık, süreklilik gerektiren bir çabadır. Bu da irademizi terbiye etme açısından çok değerlidir. İnsan kendisini iş hayatı içinde geliştirir, tanınır ve saygınlık kazanır. İnsanlara faydalı oldukça değeri artar ve saygı duyulan, kendisinden övgü ile bahsedilen bir insan olur. Beden ve zihin çalışmakla dinç kalır, gelişir ve sağlıklı olur. Bu sebeple şevkle çalışan ve çalışmadan zevk alan insanlar hem mutlu hem de uzun ömürlü olurlar.
Ne var ki tembeller tarafından çalışmak, eziyet, yorgunluk ve acı gibi ifadelere konu edilir. Bu ise gerçeğe tamamen terstir ve insanların çoğunun buna inanması üzücü bir durumdur. Aşırıya kaçmamak şartıyla düzenli çalışmaların insana mutluluk verdiği psikolojik bir gerçektir.
Montaigne şöyle der: “Erdemin en belirgin özelliği sürekli olmasıdır. Erdemli insanlar daima huzurlu ve sakindirler. Erdem ulaşılmaz, Kaf Dağı’nın arkasında değildir. Tıpkı verimli güzel kırlardaki çiçekler gibi ona yaklaşan onu tutar. Yürümesini bilen için hayat yolu daima çiçekli ve ağaçlı gölgelik bir yoldur. Erdemden ve ahlaktan uzak olanlar için ise ulaşılmaz, korkutucu ve tehlikeli bir yoldur. Öyle düşündüğü ve zannettiği için ceza olarak aynısını görür.” (Michel de Montaigne, Denemeler, 1580.)
Yunan filozofu Epiktetos olayları ikiye ayırır. "Bizden kaynaklananlar ve bizden kaynaklanmayanlar." Bizden kaynaklanmayanların da acılarımızdan ve hayal kırıklıklarımızdan kaynaklandığını söyler. Tembellerin mutluluğu başkalarına bağlıyken, çalışmaya alışık olanlar işiyle meşgul olarak mutlu olurlar.
Zihnen çalışan insanların genelde mesut bir hayatı vardır. Hayatı mutlu kılan hem bedenin hem de zihnin çalışmasıdır. Tembellerin sandığı “hayat bir hayalden ibarettir” fikrini aklından siler gerçek hayatta gerçeklerle yüzleşerek onları hayatın bir parçası haline getirmiştir. Çalışma insana zenginlik, refah ve mutluluk getirir. Çalışan insanlar başkalarına faydalı olan insanlardır. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır.