top of page
  • Yazarın fotoğrafıM. Ali KAYA

AHRARLAR

Güncelleme tarihi: 20 Mar 2021

M. Ali KAYA

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “İnşallah o ahrarlar istibdâd-ı mutlakı kaldırarak tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” (Emirdağ Lahikası, 520.) buyurur.

Bu çerçevede;


1. Osmanlıda ilk olarak “Adalet, Hürriyet ve Müsavât” sloganı ile çıkan “İttihat ve Terakki Cemiyeti” vardı. Sonra onların 1902’deki ilk kongresinde ihtilaf çıktı. Devletçi olan İttihatçılar ile “Teşebbüs-ü Şahsi ve Adem-i Merkeziyetçi” Prens Sabahattin’in başında olduğu Ahrarlar olarak ikiye ayrıldılar.


Ahrarlar daha sonra 1910’da “Ahrar-ı Osmaniye” adı altında partileştiler. Ancak siyaseti istibdada alet eden milletçi ve devletçi kanat olan İttihat ve Terakki özellikle 1912 meşhur “Sopalı Seçimlerde” Ahrarları baskı ve hile ile kazandırmadılar. Ancak Abdulhamid Ahrar olan Sadrazamlara hükümet kurma yetkisi vererek Mecliste çoğunluğa sahip İttihatçıların iktidarını engelledi; ancak İttihatçılar özellikle 31 Mart 1909 kalkışmasını bahane ederek Ahrarların elinden iktidarı aldılar. Duruma Selanikten gelen “Harekat Ordusu” el koydu ve Sultan Abdulhamidi azlettiler. Bediüzzaman bu olaya “Tebeddül-ü Saltanat” ve “Selaniklilerin iktidarı ele geçirmesi” olarak yorumlar.


Ama ne ki yine hükümeti tam olarak ele geçiremediler. Bu defa 23 Ocak 1913 “Bâb-ı Âli baskını” ile Ahrarların elinden hükümet alındı ve yönetim tamamen Selanikli İttihatçıların eline geçti. Onlar da zaman içinde Osmanlı’nın sonunu getirdiler.

2. 31 Mart Olayı çok önemlidir. Bediüzzaman 1909’daki 31 Mart Hadisesini şöyle değerlendirir. “Âl-i himmet olanlar o olayda sükut ettiler. Garazkar cerideler hakiki hürriyetçilerin sadasını susturdular. Meşrutiyet (Demokrasi) pek az adamların elinde kaldı. Müntesipleri de dağıldılar.” (Münazarat, 84.)


Dağılan Ahrarlar Üstadın ifadesi ile 35 sene sonra dirildiler. (1913 +35 = 1948) ve 1950’de iktidara geldiler.

3. Her parti kuruluş amacına hizmet eder. Kurumlar da öyledir. CHP Kemalizm ideolojisi üzere kurulmuştur, devamlı Lâiklik ve Kemalizmi savunur. Millet Partisi, Milli ve Manevi Değerler üzerine kurulmuştur. Devamlı olarak milletin milli değerlerini savunur gözükür ve ırkçıdır ve manevi değerlerini savunur gözükür böylede dindar değil; dincidirler. Yani dini istismar ederler. Bunların ikisi de Milletçi oldukları için bazen Milliyetçi ve Şeriatçı diye birbirlerinden ayrı parti kursalar da M. Kemal sevgidi ve Demokrasi düşmanlığında her zaman bir araya gelebilirler. Özellikle “Bekâ Meselesi” diye daima birbirlerini desteklerler. Kuruluş amaçları budur.

4. Millet Partisi (MP) CHP tarafından 1948 yılında DP’yi bölmek için Fevzi Çakmak’a kurdurulmuş bir muvazaa partisidir. Muvazaa, yani “danışıklı dövüş” demektir. Amaç Demokrasiyi ülkeye hakim kılan DP’yi bölmek ve yok etmektir. DP’yi CHP’ye karşı yumuşak muhalefet yapmakla suçlayarak daha sert muhalefet ve daha dindar görünüm ile çıktı ve 1946’da 64 milletvekili çıkaran DP’den 30 milletvekilini transfer etti. DP’yi ikiye böldü.


Ama DP 1950 seçimlerinde milletin desteği ile CHP’yi de MP’yi de bitirdi. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde % 55 oy alarak 487 Milletvekilinin 416’sını alarak iktidar oldu. CHP % 39 oy aldı 69 milletvekili çıkardı. MP ise % 4.6 oy alarak sadece 1 milletvekili çıkarabildi.

5. Bundan sonra “Fitne Hareketi” başlatıldı. Başarılı olmadı. CHP İhtilaller dönemini başlattı. 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 hep CHP’nin ve Millet Partisi versiyonları olan MHP ve MSP (Saadet Partisi) desteklediği ihtilallerdir. Bütün ihtilaller Hürriyetçi, Ahrar ve Demokratların iktidarı zamanında onları iktidardan düşürmek için yapılmıştır. İhtilale sebep olarak gösterdikleri şeyleri de yapanlar, (Anarşi ve Terör gibi) yine onların kendilerinin yaptığı ve yaptırdığı şeylerdir.

6. Her ihtilal bir partiyi doğurmuştur. Bunlar ihtilallerin kurdurduğu Muvazaa Partileridir. Amaç Demokrasinin ve DP’nin ve onun devamı olan partilerin iktidarını önlemektir. 1960 ihtilali MHP’yi doğrudu. 1971 Muhtırası MSP’yi 1980 ihtilali ANAP’ı ve 28 Şubat 1997 AKP’yi kurdurmuş ve iktidara getirip DP ve Devamı olan AP ve DYP’nin önünü kesmiştir. Amaç istibdadı devam ettirmek ve Hürriyetçi Demokrasinin önünü kesmektir. Aynen öyle olmuştur.

7. Siyasette kişilerin yanlışları ile siyasetin yanlışını birbirine karıştırmamak gerekir. Irkçı ve ideolojik, devletçi ve milletçi siyasi partiler yanlış siyasettir. Bu siyaseti takip eden dindar, vatanperver ve demokratlar dine, vatana ve demokrasiye hizmet etmezler. Irkçılığa, o partinin kuruluş amacı olan ideolojiye hizmet ederler, demokrasinin ve hürriyetin önünü tıkarlar. Bu da ülkeye yapılacak en büyük ihanet ve zarardır.

Bu sebeple bunların bütün siyaseti Demokratların ve DP’de olan siyasetçilerin yanlışlarını, dinde lakayt olmalarını ve hatalarını nazara vererek milletin onlara teveccüh etmesine engel olmaya çalışırlar. Ülke için hiçbir projeleri ve faydalı fikirleri yoktur. Amaçları tamir değil tahriptir. Bu sebeple daima tahribatçı ve tenkitçidirler. Hep siyasetleri şahısların hataları üzerindendir.

8. İyi adamın yanlış yerde durması tehlikelidir. Peygamberimiz (asm) “Kim hangi kavmin sayısını artırıyor ise ondandır” buyurur. Bu sebeple “Benim ayağım burda ama gönlüm DP’de” diyenler yalancıdırlar veya kendilerini aldatıyorlar.


Siyaset şahıs üzerine değil, misyon üzerine yürür. Siyaset şahıs oldaklı değildir, fikir odaklı olmalıdır. Siyasetçiler iddiaları, söylemleri ve sloganları ile değil, icraatları ile değerlendirilirler.

9. Muhalefet iktidarı eleştirmek için vardır ve meşrudur. Demokrasinin de gereğidir. Demirel “Her ülkede iktidar vardır; iktidarı demokratik ve meşru yapan muhalefetin bulunmasıdır” demiştir. Bediüzaman da “Her hükümette muhalifler bulunur. Hz. Ömer-i Adilin hükümetini beğenmeyen gayr-i müslimler vardı ve hürriyet içinde muhalefetine dokunulmuyordu. Muhalefet meşru bir adalet unsurudur” buyurmaktadır.


Hükümetin icraatını eleştirmek ve onların yanlışlarını ortaya koyarak doğru icraat yapmalarına yardımcı olmak Muhalefet Partilerinin ve özellikle Hür Basının görevidir. Bu vazife ve eleştiri ihanet ve düşmanlık olarak görülemez. Zira, muhalefet iktidarı netice veren Demokrasinin ve Seçimin tenkidi değildir. İcraatın tenkididir. Ancak “Hükümet” iken kendilerini “Devlet” zannedenler muhalefeti ihanet ve vatan hainliği ile suçlarlar. Bu ise dikta hevesinin neticesidir. Halbuki Demirel’in dediği gibi “Devlet baştır, millet gövdedir, hükümet ise şapka gibidir. Şapka eskidikçe değişir.” Şapkayı baş yerine koymak ve şapkanın kendisini baş olduğunu iddia ederek “Ben gidersen bu vücut ölür. Ben gidersem devlet yıkılır” demesi aldatmacadır. Siyasi cerbezedir. Demokrasiyi anlamamaktır.

10. Bediüzzaman’ın desteklediği Ahrarlar, Demokrat Parti, devamı olan Adalet Partisi ve Doğru Yol Parstisi ve günümüz DP’sinin bu ülkeye büyük hizmetleri vardır. Bu milletin ve dinin aleyhinde hiçbir kanun ve kararnamede imzası yoktur. Ama ne var ki 1960, 1980 ihtilalinde çıkan yasalar, İhtilal Hükümeti olan Ara hükümetlerin ve ANAP gibi Muvazaa Partilerinin yanlış icraatları dahi yalan ve yanlış propoganda ile DP’ye ve AP ve DYP’ye yükletilmiş, bu ülkeye yaptıkları mükemmel icraatlar, dine hizmeti ve ülkeye yaptıkları devasa yatırımlar gizlenmiştir. Özellikle İhtilali destekleyen BASIN ve Garazkar cerideler, yalancı ve yırtıcı muhalefet partileri halkın gözünden Demokratları düşürmek için yalan propogandaya çok önem vemişlerdir. Bu sebeple Bediüzzaman “Siyasette lafız mananın tersidir.” “Günümüz siyaseti yalana çok fazla revaç vermiştir” buyurmuştur. Ama ne var ki cahil halk doğrulara değil yalana daha fazla inanmak zorunda kalmaktadır. Zira “Yalanı ne kadar fazla ve ne derece yüksek perdeden söylerseniz insanları o derece inandırırsınız” ifadesi Hitlere aittir. Bu yalancı siyasetin birinci prensibidir.

48 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page