top of page
  • Yazarın fotoğrafıM. Ali KAYA

MÜSAMAHANIN ŞARTLARI

M. ALİ KAYA

1. Nefis muhasebesi ve özeleştiri yapmak.

Yüce Allah “Nefsinizi temize çıkarmayın, kimin takvâ üzere olduğunu Allah daha iyi bilir.” (Necm, 53:32.) “Akıllı nefsini hesaba çeken ve ölümünden sonrası için çalışandır. Ahmak ve aptal ise nefsin hevasına tabi olan ve Allah’ın kendisini affedeceğini umandır.” (Tirmizi, Kıyame, 25.)


2. Kusur Araştırmamak

“Birbirinizin ayıplarını araştırmayın” (Hucurat, 49:12.) “Kim bir insanın ayıbını örterse Allah da onun ayıbını örter.” (Buhari, Mezalim, 3; Müslim, Birr, 58; Ebu Davud, Edeb, 38; Tirmizi, Hudud, 3.)


Maiz’in zina ettiğini gören ve ikrar etmesi için teşvik eden birisine Peygamberimizi (asm) “Keşke onu elbisenle örtseydin, bu senin için daha hayırlı olurdu.” (Ebu Davud, Hudud, 7; Mâlik, Muvatta, Hudud, 3; Müsned-i Ahmed, 5:217.) buyurarak ayıp ve kusurların ifşasını yasaklamıştır.


3. Öfkeye Hâkim Olmak

“Takva sahipleri öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah güzel davranan kullarını sever.” (Âl-i İmran, 3:134.) “Yiğit güreşte hasmını yenen değil, hiddet anında öfkesini yenendir.” (Buhari, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107-108.) “Sabır musibetin ve felâketin geldiği ilk anda gösterilen sabırdır.” (Buhari, Cenâiz, 32.)

Yüce Allah “İyilikle kötülük bir değildir. Sen kötülüğü iyilikle sav. O zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse samimi bir dost gibi olur.” (Fussilet, 41:34.)


4. Affetmek (Merhamet Gerçeği)

Yüce Allah buyuruyor: “Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (A’raf, 7:199.) Bir bedevi mescide bevletti. Sahabeler öfkelendiler ve adamın üzerine yürümek istediler. Peygamberimiz (asm) “O bilmiyor, ona öğretin. Sonra bir kova su dökün. Ben kolaylık gösterici olarak gönderildim, zorlayıcı değil!” buyurdular. Sonra adama “Burası mesciddir, burada Allah’a ibadet edilir ve temiz tutulur” diye izahatta bulundular. (Buhari, Vudû, 58; Müslim, Taharet, 98; Ebu Davud, Taharet, 136; İbn-i Mâce, Taharet, 78.)


Peygamberimiz (asm) İslam’a düşmanlığından ve şiirleri ile İslam’ı yerdiği için Kaab b. Züheyr için “Nerede görülürse öldürülsün” ferman ettiği halde Müslüman olunca affetmiştir. O da “Kaside-i Bürde”yi okumuş ve Peygamberimiz (asm) ona hırkasını hediye etmiştir. (İbn-i Hişam, Sire, 2:501-515.)

Mekke’nin fethinde kendisine düşmanlık eden ve hicrete zorlayan Kureyş kavmini Müslüman olmaları şartını koşmadan “Entüm tulekâ” yani, “Siz hürsünüz” buyurarak affetmiş, hür ve serbest bırakmıştır. (İbn-i Hişam, Sire, 2:412.) Affetmek büyüklük olduğu için amcası Hz. Hamza’yı (ra) öldüren Vahşî’yi affetmiştir.

5. Lanet Okumamak ve Beddua Etmemek

Peygamberimiz (asm) “Ben lanetçi olarak değil, rahmet peygamberi olarak gönderildim." (Müslim, Birr, 87.) buyurarak zulüm gördüğü insanların hiçbirine lanet okumamış, ama onları dinine yaptığı saldırılardan dolayı Allah affetmemiş, cezalarını vermiştir.

6. Niyet Okumamak ve Zahire Göre Hükmetmek

Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde “Ey iman edenler! Allah için sefere çıktığınız zaman iyice araştırın. Size Müslümanca selam verene ‘Siz Müslüman değilsiniz’ demeyin” (Nisa, 4:94) buyurarak diliyle Müslüman olduğunu gösterenin kanının ve malının haram olduğunu ve ona dokunulmayacağını ve Müslüman olduğu kabul edileceğini belirtir.

Kişi önyargılı olmamalıdır. Hz. Üsame b. Zeyd “La ilâhe illallah” diyeni samimi olmadığı gerekçesi ile öldürmüş, Peygamberimiz (asm) onu şiddetle azarlamış ve “Sen onun kalbini yardın da içine mi baktın!” buyurarak sözüne itibar etmesi gerektiğini ifade etmiştir. (Buhari, Megazi, 45; Müslim, İman, 158.)


7. Su-i Zan Etmemek

Zan, “şüphe, kuşku ve bilmeden itham etmek” demektir. Kesin bilgiye ise “yakîn” denir. İnsan bilmediği konuda şüphe üzerine hüküm bina etmesi yanlıştır ve yalandır. Yüce Allah bu gibi zannı yasaklamıştır. Kesin bilgiye sahip olmadan şüphe ile hüküm vermek insanı yanıltır ve yanlışa sebep olur ve pek çok günahlara ve düşmanlıklara yol açar. Müşriklerin ve inkarcıların zan ile hareket ettiklerini ifade ile “Onlar diriltilmeyeceklerini zannediyorlar” (Mutaffifun, 83:4.) buyurur.

Su-i zan insanı küfre ve dalalete götürür. Nitekim Kur’ân-ı Kerimde “Müşriklerin zanna uyduklarını” ifade ile “Zannın ilimden ve haktan hiçbir şeyin yerini tutmadığı” (Yunus, 10:36.) Haklarında hiçbir bilgiye dayanmadıkları halde zanna ve nefislerinin hevasına uyarak Allah’ı inkâr edip putlara tapındıkları (Necm, 53:23.) Zannın ise Allah katında hakikat bakımından hiçbir değeri olmadığı ve hiçbir şey ifade etmediği” (Necm, 53:27-28.) haber verilmiştir.


Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey iman edenler! Zandan sakının, zannın bir kısmı günahtır” (Hucurat, 49:12.) buyurarak su-i zannın günah olduğunu ifade eder. Su-i zan bu şekilde tehlikeli ve günah olduğu ve insanı dalalete ve küfre götürdüğü halde hüsn-ü zan makbuldür, iyidir ve hem kişi hem toplum açısından faydalıdır. Nitekim yüce Allah bir kutsi hadiste “Kulum benim hakkımda nasıl bir zan sahibi ise ben öyleyim” (Buhârî, Tevḥîd, 15.) buyurarak affedici, merhametli bilen ve affına sığınanları affedeceğini bildirmiştir.


Peygamberimiz (asm) bütün bu sebeplerle “Su-i zandan kaçının, çünkü zan sözün en yalanıdır” (Buhârî, Ferâiz, 1.) buyurarak bizleri ikaz etmiştir. Bediüzzaman “Hüsn-ü zan ediniz, su-i zan hem size hem onlara zarar verir” buyurarak su-i zannın herkese zarar vereceğini ifade etmiştir.


Bununla beraber insan herkese güvenmemelidir. Zan başka, itimat daha başkadır. Bir kimse hakkında elinde bir delil olmadan su-i zan etmek günah, hüsn-ü zan asıl ve esastır; ancak itimat etmek ve güvenmek farklı şeydir. Bu sebeple “Hüsn-ü zan adem-i itimat” ölçü olmalıdır. Çoğu zaman iyi niyetle ve hüsn-ü zanla güvendiğimiz insanların bizi aldattığı ve büyük zararlara sebep olduğu bir gerçektir. Bu bakımdan saf olmamak ve aldanmamak için uyanık ve tedbirli olmak aklın gereğidir.

8. Şahsiyeti Rencide Etmemek

İnsan kim olursa olsun Allah’ın en değerli varlığıdır, saygı ve hürmete layıktır. Bu sebeple inansın inanmasın hiçbir insanı rencide etmemek ve hakaret etmemek gerektir. Yüce Allah “Kullarıma hizmet edeceksiniz, onları kendinize hizmet ettirmeyeceksiniz” diye söz aldıktan sonra peygamberlerini tebliğe memur etmiştir.

İnsan mükerremdir ve saygıya değerdir. Ancak kişi küfrü, zulmü, isyanı ve ahlaksızlığı ile Allah’ın kendisine verdiği değerini düşürür ve cehenneme ehil olacak hale gelir. Değer kaybeden kötü amelleri ile insanın kendisidir. Allah insanı “İslam Fıtratı” üzere cennete layık, mükerrem yaratmış iken su-i niyeti, su-i zannı ve su-i ahlakı ile cehenneme ehil olacak bir vaziyete düşer. Bu insanın kendi günahıdır ve suçlu olan kendisidir. Bu sebeple cezayı hak eder.


Peygamberimiz (asm) rahmet peygamberi olduğu için hiç kimseyi incitmemiş, rencide etmemiş, değersiz kabul etmemiş, hakaret etmemiş her insana gereken saygı ve hürmeti göstermiştir. Peygamberimizin (asm) bu güzel ahlakı kendisine hakaret eden en katı kalpli müşrikleri ve münafıkları hayranlığa sevk ederek küfür ve nifaktan vazgeçmelerine sebep olmuştur. Kendisine bağıran ve hakaret eden bir münafığa Peygamberimiz “Ona dokunmayınız, hak sahibinin hakkını almak için bağırma hakkı vardır” buyurmuştur. Yine kendisine zina etmek için izin isteyen bir genci rencide etmeden ikna etmiştir. (Müsned-i Ahmed, 5:256-257.)

9. Alay Etmemek

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey iman edenler! Bir topluluk diğeri ile alay etmesin. Belki de o alay edilenler kendilerinden daha hayırlıdır” (Hucurat, 49:11.) buyurarak alay etmeyi ve dalga geçmeyi yasaklamıştır. Zira alay etmekle muhatapların ruhunu rencide etmiş olur. Yine “Arkadan çekiştiren, kaş ve göz işaretleri ile alay edenlerin vah haline!” (Hümeze, 104:1.) buyurarak insanlarla dalga geçmenin her çeşidini yasaklamıştır.


Peygamberimiz (asm) “Kişiye mümin kardeşini küçümsemesi ve hor görmesi kötülük olarak yeterlidir” (Müslim, Birr, 32.) buyurarak kişinin hiçbir insanı hor görmemesi gerektiği dersini vermiştir.


10. Sabırlı Olmak

Sabırlı olmak insanı başarıya ve zafere götürür. Her başarı ve faydalı iş ve amel sabırla kazanılır. İnsana akıldan sonra sabırdan daha değerli bir şey verilmemiştir. Peygamberimiz (asm) “Hiç kimseye sabırdan daha geniş ve hayırlı bir şey verilmemiştir” (Buhari, Zekat, 50; Müslim, Zekât, 124.) buyurur.


Kişi hakarete uğrasa da şahsiyeti rencide edilse de sabırlı olmalı ve mukabele-i bil-misile müracaat etmemelidir. Bu konuda Peygamberimizi (asm) örnek almalıdır.


10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page