M. Ali KAYA
Milletimiz İslamiyet Ne Demek?
Güncelleme tarihi: 20 Mar 2021
M. Ali KAYA

Soru: “Milliyetimiz İslamiyet’tir” diyen Bediüzzaman bundan neyi kast etmektedir?
Cevap:
Bediüzzaman “Milliyetimizin ruhu İslamiyettir; hakikî, ve nisbî ve izafîden mürekkebdir. Başka millete benzemiyoruz. (ESDE, Münazarat, 210.) buyurur. Zira insanlığımızı teşkil eden insanî değerler, bizi atalarımıza bağlayan millî değerler ve dinimize bağlayan manevi değerlerimiz vardır. Milliyetimiz bu üçünün toplamından meydana gelmiştir.
İnsanî değerlerimiz “Temel insan hakları olan” hayat, hürriyet, mülkiyet, din, fikir ve ilim hürriyeti gibi temel değerlerimizdir ki bunları korumak insanlığımızın gereğidir ve sosyal hayatta bizi insan gösterecek bu değerlerdir. İkincisi bizim mefahirimiz olan ve bizimle geçmiş atalarımızın ve gelecek nesillerimizin övüneceği millî kahramanlık duygularımızdır ki bunlar yurt ve vatan savunmasında gösterilen şecaat, cesaret ile namus ve şerefimizi koruyacak olan değerlerimizdir. Üçüncüsü ise uğrunda hayatımızı feda edeceğimiz iman, ibadet, hukuk ve ahlâkî değerlerimizdir ki bu da dinden ve imandan kaynaklanan manevi değerlerimizdir. Bunların tamamı Müslümanları bir millet yapar ve bu milleti oluşturan en kuvvetli değerlerdir. “İslam Milleti” bu üç temelden kaynaklanan bir kardeşlik ve uhuvvettir.
Bediüzzaman hazretleri bunu şöyle ifade eder:
“Bizim üç cevherimiz vardır ki muhafazasını bizden istiyorlar. Birincisi İslamiyet ki milyonlarla şühedamızın kanını ona baha vermişiz. İkincisi, cevher-i insaniyet ki, bizi heyet-i içtimaiye nazarında insan gösterecek odur. Üçüncüsü, Milliyet ki pişevâlarımızın (önderlerimizin) seleflerimizin ruhlarını mezarda şâd ettirecek bir tuhfemiz (hediye) ve onlarla rabıta-i ezeliye ve ebediyemiz olacaktır...
Bizim üç büyük düşmanımız vardır. Cehalet, zaruret ve ihtilafdır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silahı ile cihad edeceğiz.
Bilmeli ve anlamalıyız ki şu üç düşmanımızı kahretmek ve üç cevherimizi onların elinden kurtarmak için elmastan üç kılıcımız vardır:
Birinci kılıcımız maarif, ikincisi ittifak ve muhabbet-i milli, üçüncüsü de teşebbüs-ü şahsî ve sa’y-i nefsidir. Herkes nefsine itimad etmelidir ki, haricin muavenet imtinanından (minnet altına girmek) tezellülden, iftikardan (muhtaç olma) isiğnâ hasıl etsin, mezellet yükleri altında eğilmekten, her dest-i kahr-ı itisafa (haksızlığın kahredici eline) boyun eğmekten azade kalsın. (hür olsun.)
Bunun için de yapılması gereken “Okumak, yine okumak, yine okumak! Sonra birbirinizin elini sıkı tutmak, ittifak etmek, ittifak âleminde yaşamak!
(Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, 2009, s. 24-25.)
Sonuç olarak yine Bediüzzaman şöyle der:
“Evet, hem şan-ü şeref-i İslamiye, hem sevab-ı ahiret, hem hamiyet-i milliye, hem hamiyet-i İslamiye, hem hubb-u vatan, hem hubb-u din ile mütehassis olmalıyız.” (ESDE, Divan-ı Harb-i Örfi, 142.)
Evet, biz Müslümanlar hem İslamiyetle, hem milletimizle ve milli duygularımızla, hem insanlığımızla övünür, şeref duyarız. Hem din, hem vatan, hem de insan sevgisi ile yaşarız.