M. Ali KAYA
SAHABE MESLEĞİ

M. Ali KAYA
Peygamberimizden (sav) iman dersi alan mü’minlere sahabe denir. Sahabeler de fazilet yarışında farklı derece ve mertebededirler. Henüz daha çocuk yaşta aklını kullanarak Allah’ın birliğine imanı tercih eden Hz. Ali (ra) ve peygamberimizin nübüvvet davasını duyar duymaz koşarak iman eden Hz. Ebubekir (ra) elbette bütün sahabelerden daha faziletlidir. Onları fazilette diğer sahabelere takaddüm ettiren sır elbette iman ve iman davasındaki gayret ve hizmetleridir.
Mekke döneminde Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ali’nin (ra) hayatını incelediğimiz zaman şu hususlar dikkatimizi çeker: Öncelikli olarak Kur’an-ı Kerimin yazılmasında ve okunmasında ve etraf-ı âleme neşrinde en büyük hizmeti yapanlar Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ali (ra) herkesten daha gayretliydiler. Hz. Ebubekir (ra) her gece tanıdıklarının ve akrabalarının evlerine gider onlara iman hakikatlerini ders veren Kur’an ayetlerini okuyarak imana davet ederdi. Kabul edenleri evine davet eder ve Peygamberimiz (sav) ile onları görüştürür ve anlamadıkları konuları onlara açıklama ve anlatma fırsatları oluştururdu. İlk Müslüman olanların çoğu Hz. Ebubekir’in (ra) gayretleri ve çalışmaları ile iman etmişlerdir.
Hz. Ali (ra) ise küçük olduğu için sahabeler arasında irtibatı sağlamak ve çevreden gelenleri gizli olarak Peygamberimiz (asm) ile buluşturmak gibi önemli görevleri yapardı. Ayrıca Peygamberimize (sav) gelen iman hakikatlerini öğrenir, yazar ve müslümanlara ulaştırırdı. Adeta bir nevi gizli postacılık görevi yapardı. Ayrıca Peygamberimizin (sav) sahabeleri ile irtibatını temin ederdi. Bütün bunları iman hakikatlerini kalplere ve gönüllere ulaştırmak ve bir insanın imanını kurtarmak için yapardı.
“Kâinatta en yüksek hakikat imandır.” (Sözler, 704.) Hal böyle olunca en yüksek hakikate hizmet etmek de en önemli ve mühim hizmettir. Sahabeleri o mevkie çıkaran en önemli sır, iman gibi iki cihanın saadetini temin eden en büyük hakikati bize ulaştıracak hizmeti canları ve başları ile deruhte etmeleridir. Diğer tüm hizmetler iman hizmeti yanında ikinci ve üçüncü derecede kalır. Peygamberimizin (sav) sünneti, Peygamberimizin (asm) takip ettiği yoldur. “Ümmetin fesada gittiği bir zamanda kim sünnetime yapışırsa yüz şehidin sevabını alır” (Abdurrauf El-Münavi, Feyzu’l Kadir, (Tarihsiz Beyrut) 4:261) hadisi elbette haktır ve çok önemlidir.
Acaba insana yüz şehit sevabı kazandıracak sünnet hangisidir? Elbette “İman Hizmeti”dir. İman insana iki cihan saadetini kazandırır. Ümmetin fesadı imanın zafından, fesadın izalesi de imanın yaygın olmasından kaynaklanır. Bunun için insana ve topluma yapılacak en büyük iyilik ve hizmet imanın takviyesi ve imandaki şüphelerin giderilmesi için yapılacak çalışmalardır.
Ahir zamanda ümmetin fesada gideceğini ve pek çok fitnelere maruz kalacağını haber veren Peygamberimiz (sav) bu fitnelerin sebebi olan iman zaafına dikkat çekmiş ve şöyle buyurmuştur: “İleride öyle fitneler olacaktır, o fitnelerde kişi mü’min olarak sabahlayacak ama akşama kâfir olarak dönecektir. Ancak Allah’ın ilim ile kalbini ihya ettiği kimseler bundan korunacaklardır.” (Sünen-i İbn-i Mâce, 2:1305, 1310, H. No: 3954, 3961.)
Bu hadiste açıkça ifade edildiği gibi imansızlık fitneyi netice vermektedir. Çaresi de ilim ile kalpleri diriltmektir. Buradaki hastalık imansızlık olunca ilim de “İman İlmidir.” İman ilmi ilimlerin şahı ve padişahıdır. Sahabeler akılları bozulmuş ve kalpleri ölmüş olan cahiliye Arap toplumunu imanın hidayeti ve Kur’anın iman dersi ile diriltmiştir. Sahabeler de iman hakikatleri için mücadele etmiş ve imanın akıllara, kalplere ve gönüllere yerleşmesi için çalışmışlardır.
Bu hakikatler nazara alınınca sahabe mesleğinin “İman Hizmeti” mesleği olduğu kolayca anlaşılmaktadır.