top of page
  • Yazarın fotoğrafıM. Ali KAYA

SIDK = DOĞRULUK

Güncelleme tarihi: 20 Mar 2021

M. ALİ KAYA

Sıdk, vakıaya ve gerçeğe uygun söz söylemek, olduğun gibi görünüp, göründüğü gibi olmaktır. Bu da ancak doğrularla beraber olmaya bağlıdır. Bu sebeple yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla, sadıklarla beraber olun!” (Tevbe, 9:119) ferman eder. Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin kaydettiğine göre hakikat ehli sıdkı “ölümü pahasına da olsa gerçeği söyleme” diye tarif etmiştir. (Taʿrîfât, Sıdḳ Md.) “Sıdk” kavramında, “ihlas” ve “samimi” olma anlamı da vardır.


Kur’an’da müminlere, “sadık” denilmiştir. Mesela, “Çünkü Allah doğruluklarıyla sadıkları mükâfatlandıracak, münafıkları ise dilerse cezalandıracak veya tövbelerini kabul edecektir.” (Ahzab, 33:24.) ayetinde geçen “sadıklar” müminler anlamındadır. Yine “Müminler; Allah’a ve peygamberine iman eden sonra imanlarında şüphe etmeyen, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda çalışan kimselerdir. İşte bunlar sadıklardır.” (Hucurat, 49:15.) ayeti de imanlarında sebat edenlerin sadıklar olduğunu ifade etmiştir.


Peygamberimiz (asm) “Doğruluk insanı iyiliğe, iyilik insanı cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında Sıddıklardan yazılır. Yalan insanı kötülüğe, kötülük insanı cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında yalancılardan yazılır” (Buhâri, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105; Ebû Dâvûd, Edeb, 80; Tirmizi, Birr, 46; İbni Mâce, Mukaddime, 7; Dua, 5.) buyurarak doğruluğun insanı iyiliğe ve cennete götüreceğini bildirmiştir.


Sıdk ve doğruluk peygamberlerin beş sıfatından birincisidir. Peygamberimiz (asm) “Aranızda Allah’tan en çok korkan, en müttaki, en doğru, en sadık olan ve en çok iyilik yapanınız benim” demiştir. (Buhârî, İʿtisâm, 27.) Sıdk kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de bazıları mecazi anlamda olmak üzere on beş yerde geçer. Allah’ın kelâmının iki temel niteliği doğruluk ve âdillik şeklinde gösterilir (En’âm 6:115.) Fahreddin Râzî’ye göre Kur’an’ın bütün âyetleri ya haber veya yükümlülük bildirmekte olup buradaki doğruluk haber bildiren, âdillik de yükümlülük içeren âyetlerin niteliği şeklinde zikredilmiştir. (Mefâtîḥu’l-Gayb, 13:161.)


Hadislerde doğruluğun huzur, yalancılığın kuşku ve huzursuzluk kaynağı olduğuna ifade edilir. (Müsned, 1:200; Tirmizî, Ḳıyâmet, 60.) Dürüst tâcirin âhirette peygamberlerle birlikte haşrolacaktır. (Tirmizî, Büyû, 4; İbn Mâce, Ticârât, 1.)

Ebû Süfyân’ın henüz müslüman olmadığı dönemde Bizans İmparatoru Herakleios’un sorusu üzerine Hz. Peygamber’in kişiliği ve daveti hakkında verdiği bilgiler arasında, “O bize doğruluğu, iffetli olmayı ve akrabalık hukukunu gözetmeyi emrediyor” ifadesi ile Peygamberimizi tarif etmiştir. (Buhârî, Bedʾü’l-Vaḥy”, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 85; Müsned, 1: 262, 263.)

Mâverdî, sıdkı biraz daha dar kapsamlı olarak “bir konu hakkında gerçeğe uygun bilgi vermek”, yalanı ise “bir konu hakkında gerçeğin aksini söylemek” şeklinde tanımlar. Doğruluk aklın ve dinin gereğidir; buna karşılık akıl ve din yalancılığı reddeder. Nitekim doğru bilgiler yaygınlık kazanıp tevâtür derecesine ulaşabilirken asılsız bilgiler böyle bir itibara lâyık görülmemektedir. (Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn, s. 254-255)

Bir kimsenin sözünde doğru olması yanında iç dünyasında da dürüst olması, hakikati ifade etme niyet ve isteği taşıması gerekir. Hz. Peygamber’in, “Allah sizin bedenlerinize ve mallarınıza değil kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33, 34.) “Ödemek niyeti olmadığı halde borçlanan kimse hırsızdır” (İbn Mâce, Ṣadaḳāt, 10, 11.) anlamındaki hadisleri bunu ifade etmektedir.


Bir kimsenin amacı gerçek, niyeti doğru olur, iradesi hayra yönelirse böyle biri sâdık veya sıddîk diye nitelenir. Ahlâkî bakımdan önemli olan sözün kelimeleri değil bunların arkasındaki niyet ve iradedir. Buna göre bir kimse diliyle, “Allah’a yöneldim; ben Allah’ın kuluyum, Allahım! Yalnız sana kulluk ederim” derken kalbi Allah’tan başka şeylerle meşgul olursa onun bu söyledikleri yalandan ibarettir. Gerçek kul varlığını nefsine değil mevlâsına adayandır, bu da sıddîkların derecesidir (İḥyâ, 4: 388-389.)


Karar vermede ve kararında sadık olmada doğruluk niyet ve iradeden sonraki bir doğruluk ve dürüstlük aşaması olup insanın iyi ve doğru olduğuna inandığı bir işi yapmaya dürüstlükle karar vermesini ifade eder. Bir konuda verilmiş olan doğru kararı sürdürmek gerekir. Karar verme ve kararında durmadaki dürüstlük, özellikle kötü alışkanlıklardan tövbe edip bir daha bunlara dönmeme hususunda büyük önem taşır.


Amelde sıdk, iyilikleri gösteriş için değil sırf iyi ve gerekli olduğu için yapma, kötülükleri de aynı anlayışla terketme bilinci ve sorumluluğudur. Özellikle kulun Allah’a saygı ve bağlılığını gösteren havf, recâ, tâzim, zühd, rıza, tevekkül, muhabbet gibi mânevî hallerdeki doğruluk ve samimiyeti sıdkın en ileri derecesidir.

Sonuç olarak; “sıdk”, Kur’an’ı Kerimin övdüğü faziletli amellerden biridir. Kur’an’da; iman, misak, ahde vefa, doğru söz söylemek, doğruluk, Kur’an, hak, gerçek, değerli, şerefli ve kıymetli anlamlarında kullanılmıştır. Sıdk; iman ve amellerde, sözde, sözleşmelerde, haberlerde, vaatlerde, niyet ve ticarette olur. Müminlerin; imanında, sözlerinde, amellerinde, sözleşmelerinde, bütün iş ve işlemlerinde doğru olmaları gerektiğini ayetler açıkça ifade etmektedir. Mümin, bu vasıflarından ne kadar taviz verirse “sadık” vasfını o kadar yitirmiş olur.


Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “İslam’ın esası sıdktır. İmanın hassası sıdktır. Bütün kemâlâta isal edici sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Alem-i İslâmın nizamı sıdktır. Nev-i beşeri kâbe-i kemâlât isal eden sıdktır. Ashâb-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalatü Vesselamı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran sıdktır.” (İşâratu’l-İ’câz, s.93.) buyurarak doğruluğun İslam’da ne derece önemli olduğunu ifade etmiştir.


Doğruluğun insana kazandırdığı güzellikler

1. Tüm ibadetlerde ihlası kazandırır.

2. Konuştuğu zaman doğruları ifade eder.

3. Peygamberimizin (asm) sünnetine ittiba etmiş olur.

4. Alışverişte ve ticarette itimat ve güveni sağlar.

5. Şahitlikte hakkın ortaya çıkmasını netice verir.

6. İlim öğrenmede ve öğretmede nasihatin tesirini artırır.

7. Ahde vefayı, emanette güveni, insanlar arasında itimadı sağlar.

8. Hak sahibine hakkı vermeyi, haksızlıkları kaldırmayı netice verir.

9. Allah katında sıddıklardan yazılır. Sıddıklarla cennete girer.

36 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page